Posts mit dem Label Aktüel konular / Almanya werden angezeigt. Alle Posts anzeigen
Posts mit dem Label Aktüel konular / Almanya werden angezeigt. Alle Posts anzeigen

4. Februar 2014

ALLAH ile buluşmak

Kim Allah’ın huzurunda hesaba çekilmeyi, mükâfat ve cezayı umuyorsa, bilsin ki, Allah’ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi hakkıyla işitir, hakkıyla bilir. (Ankebut Suresi, 29/5)

Şu halde Allah'la buluşmayı uman kalpler sevinsinler, sarsılmaz bir güvenle yüce Allah'ın kendileri için vadettiği güzelliklerin beklentisi içinde olsunlar. Sonuçtan emin bir insanın güveni içinde beklesinler. Buluşma gününü coşkuyla gözlesinler. Ama kesinlikle bu anın gerçekleşeceğinden kuşku duymasınlar.

Ayetin ifade biçimi Allah ile buluşacakları anı gözleyen bu kalplerin son derece etkileyici mesajlar veren, insanı düşündüren canlı bir tablosunu tasvir ediyor. Umutla bekleyen, özlem duyan, oradaki güzelliklere bağlanan gönüllerin tablosudur bu. Ayet, bu arzuya, bu buluşma ümidine insanın içini rahatlatan vurgulu bir ifadeyle karşılık veriyor. Bunun üzerine, sözü edilen kalplere güven ve esenlik aşılayan bir değerlendirme cümlesi yer alıyor. Yüce Allah bu kalpleri işitiyor, buluşma anını en derin bir özlemle arzuladıklarını biliyor:

"O her şeyi işitir ve her şeyi bilir."

Kaynak: Fizilal Kuran

16. Januar 2014

Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır

Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır... Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husûmeti ise, cehalet ve zaruret ve nifak’adır.

[Sadâ-i Hakikat, 27 Mart 1909, Dinî ceride, no: 86]
Tarîk-i Muhammedî (asm), şüphe ve hîleden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi îmâ eden gizlemekten de müstağnîdir. Hem o derece azîm ve geniş ve muhit bir hakikat, bahusus bu zaman ehline karşı hiçbir cihetle saklanmaz. Bahr-i umman nasıl bir destide saklanacak?
Tekraren söylüyorum ki: İttihad-ı İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedînin (asm) cihet-i vahdeti tevhid-i İlâhîdir. Peymân ve yemini de imândır. Encümen ve cemiyetleri, mesâcid ve medâris ve zevâyâdır. Müntesibîni, umum mü’minlerdir. Nizamnamesi, Sünen-i Ahmediyedir (asm), kanunu, evâmir ve nevâhî-i şer’iyedir.
Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfâ, havf-ı riyâdandır. Farzda riyâ yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır.
İttihadın hedef ve maksadı, o kadar uzun, münşaib, muhit ve merakiz ve maabid-i İslâmiyeyi birbirine rapt ettiren bir silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarîk-i terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevk etmektir.
Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husûmeti ise, cehalet ve zaruret ve nifak’adır. Gayr-ı müslimler emin olsunlar ki, bu ittihadımız, bu üç sıfata hücumdur. Gayr-ı müslime karşı hareketimiz iknâdır; zira, onları medenî biliriz. Ve İslâmiyeti mahbup ve ulvî göstermektir; zira onları munsıf zannediyoruz.
Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebîye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dahil olanlar, onları taklit edip çıkmazlar.
İttihad-ı Muhammedînin (asm) ittihad-ı İslâm meslek ve hakikatini, enzâr-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa, etsin; cevaba hazırız.
“Cihanın bütün aslanlarının bağlandıkları bir zinciri, hilekâr bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır?” (Farsça ibare)
Divân-ı Harb-i Örfî, s. 67
***
Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır.
Mektûbat, Hakikat Çekirdekleri, s. 452
***
Ben kusurlu fehmimle şu zamanda, heyet-i içtimaiye-i İslâmiyeyi, çok çark ve dolapları bulunan bir fabrika suretinde tasavvur ediyorum. O fabrikanın bir çarkı geri kalsa, yahut bir arkadaşı olan başka bir çarka tecavüz etse, makinenin mihanikiyeti bozulur. Onun için, ittihad-ı İslâmın tam zamanı gelmeye başlıyor. Birbirinizin şahsî kusurlarına bakmamak gerektir.
Hutbe-i Şamiye, s. 62-65

LÛGATÇE:

tarîk-i Muhammedî: Peygamberimizin (asm) yolu, sünneti.
ittihad-ı İslâm: İslâm birliği.
Bahr-i Umman: Umman denizi, büyük deniz.
ittihad-ı Muhammedî: Süheyl Paşa, Mehmed Sadık, Ferik Rıza Paşa, Derviş Vahdeti ve arkadaşları tarafından İstanbul’da 5 Nisan 1909 tarihinde kurulan bir cemiyet.
cihet-i vahdet: Birlik bağı.
tevhid-i İlâhî: Allah’ın birliğine iman ve O’ndan başka ilâh olmadığını tasdik etme.
peymân: Yemin, and, kasem.
encümen: Belli konuları görüşmek üzere toplanan meclis, cemiyet.
mesâcid: Mescidler.
medâris: Medreseler.
zevâyâ: Zâviyeler.
müntesibîn: Müntesipler, bağlanmışlar.
nizamname: Kanunların uygulanması konusunda ayrıntılı noktalar ihtivâ eden ve bakanlar kurulunca kararlaştırılan kaideler bütünü, tüzük.
Sünen-i Ahmediye: Peygamberimizin (asm) sünneti, ahlâk ve yaşayışı.
evâmir ve nevâhî-i şer’iye: Dinin emir ve yasakları.
ittihad: Birleşme, birlik.
ihfâ: Saklamak, gizlemek.
havf-ı riyâ: Gösteriş korkusu.

Said Nursi

28. Juni 2013

avrupa'da neler oluyor?

"Türkler geliyor, kendinizi kurtarın"
30.07.1973

27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Erdoğan % 25,19 ile sadece Istanbul'da 973.704 oy alarak İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçildi

3 Kasım 2002 seçimlerinde Genel Başkanı oldugu AK Parti % 34,29 ile 10.808.229 oy alarak iktidara getirildi.

22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan 23. Dönem Milletvekili Seçimlerinde % 46,6 ile 16.327.291 oy alarak 341 milletvekili çıkaran Ak Parti, Recep Tayyip Erdoğan'ı başbakanlık koltuğuna ikinci kez taşıdı.

12 Haziran 2011 tarihinde 24. Dönem Milletvekili Seçimlerinde oy yüzdesini % 49,83'e çıkarmış ve Türkiye genelinde 21.399.082 oy alarak toplamda 327 milletvekili ile üçüncü kez hükümet kurma yetkisini kazanmıştır.

10 Ağustos 2014 tarihinde aldığı 21.000.143 oyla geçerli oyların % 51,79'unu elde eden Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı seçildi.

Bugünlerde özellikle avrupa'da Türkiye'ye karsi karalama kampanyalari baslatilmistir. Müslüman Türk Milleti'nin 20 senedir sandiklarda Tayyip Erdogan'a verdikleri destek görmezden gelinmistir. Hatta daha da ileri gidilmis, Gezi olaylari arap baharina benzetilmis ve Tayyip Erdogan bircok medya kuruluslari tarafindan da diktatör ilan edilmistir.  

Bunun baslica sebebini özetlersek: 
Türkiye'nin yutulacak bir kolay lokma olmadigi anlasilmis, israil'e tavir koymasi ve ortadogu'da lider ülke konumuna gelmesiyle, avrupa birligine hem ekonomik, hem sosyal, hem de siyasi meydan okumasi gözle görülür bir gercek haline gelmistir. Ekonomik gücü finans krizi döneminde zarar görmemis, avrupalilar bu basariyi gipta ile izlemislerdir. Burada Türkiye'nin, finans krizinden büyük yaralar almis avrupa birliginde olmamasi Türk ekonomisini de bir nevi korumus oldu. Finans krizine kendini kaptirmayan, hükümetin de yatirim tesvikleriyle bütün dünyaya acilan Türk girisimciler, bu cesur davranislarinin karsiligini da bulmuslardir. Bunda elbette TC hükümetinin destegini arkalarinda hissetmeleri en önemli etkendir. Bunu bugün Koc, Sabanci gibi muhalif sermaye gruplari bile kabul etmektedir. 

Herkes sunu cok iyi biliyor. Türkler büyürse, yerinde durmaz, her yerde güc haline gelir, ekonomik ve siyasi nüfuzu ile kurulu düzenleri alt üst eder. Nitekim öyle de oluyor ve en büyük darbeyi avrupa birligi yemektedir. Ekonomik, siyasi ve sosyal krizlerle calkalanan avrupa, kapisina dayandigi Türkiye'yi de, verdigi söze binaen, daha fazla bekletemeyecegini anladigi icin "büyük" bir oyun tezgahlayip, CHP'nin de destegiyle yurt icinde bir ayaklanma tezgahlamistir. Almanya'da hristiyan demokratlar ve yesiller (iktidar ve muhalefet) bir olmus gezi olaylarini anti-Tayyip propagandasi haline getirmis durumda. Alman kamuoyu su anda Tayyip'e karsi büyük antipati beslemektedir. Bu sene yapilacak Parlamento secimleri öncesinde hristiyan demokratlar Türkiye'nin avrupa birligine giremeyecegini hükümet programlarinda yayinlamislardir.

Hedef bellidir: Türkiye'yi avrupadan uzak tutmak.




21. Juni 2013

""İslam düşmanlarına açık mektup""

O kimseler ki, insanlar kendilerine 
"Düşmanlarınız size saldırmak için (mesela Gezi-Park'da oldugu gibi) toplandılar, (kafirler, müsrikler, münafiklar, militan sagcilar ve solcular, demokratlar, komünistler, kemalistler, ulusalcilardan olusan) ordular oluşturdular, asker topladılar, yığınak yaptılar, harekete geçtiler ... onlardan korkmalısınız" dediklerinde, bu sözden imanları daha güçlenerek "Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir" dediler. (Al-i Imran 173)

Öyleyse biz Müslümanlar da diyoruz ki size cevap olarak Kur'an-i Kerim yeter.
Biz susuyoruz, ALLAH konusuyor:

Ey müminler, kendinizden başkasını sırdaş ve dost edinmeyiniz. Olanca güçleri ile size zarar dokundurmaya, dirliğinizi bozmaya çalışırlar (amerika ve avrupa'nin yaptigi gibi), karşılaştığınız her sıkıntı onları sevindirir. Gerçi kinleri ağızlarından taşmıştır ama kalplerinde saklı tuttukları kin daha büyüktür. Eğer düşünecek olursanız size ayetlerimizi açık açık anlattık. (Al-i Imran 118)

İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler; bir de kitabın tümüne inanırsınız. Onlar sizinle karşılaştıklarında 'inandık' derler fakat kendi başlarına kaldıkları zaman size duydukları öfke yüzünden parmak uçlarını ısırırlar. De ki; `Öfkenizden ölün (çatlayın). Hiç şüphesiz Allah kalplerin içini dışını bilir.'
(Al-i Imran 119)

Eğer size bir iyilik dokunacak olsa bu onları üzer. Eğer başınıza bir kötülük gelse bu yüzden sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Hiç şüphesiz Allah'ın bilgisi onların yaptıklarını kuşatmıştır. (Al-i Imran 120)
 
ALLAH yukarida sözü edilen kinci, öfkeli bu Islam düsmanlarina acik ve net diyor ki: 
 
Kininizden (kahrolup) ölün!
Kininizle geberin!
Kin ve öfkenizle ölün!
Öfkenizden çatlayın!
Öfkenizden canınız çıksın!
Öfkenizden ölün (çatlayın)!
Öfkenizle kahrolun!
Gayzınız ile ölünüz!
Geberin kininizle!
Öfkenizle geberin!

Biz Müslümanlar sizleri uyariyoruz ve diyoruz ki:


Vakit dolmadan bulundugunuz karanliklardan Islam'in aydinligina gelin ve kurtulun. 

Evet biz sabrediyoruz ve ALLAH'tan korkuyoruz, ve biliyoruz ki sizlerin hileleri bize hicbir zarar VEREMEZ !

Allah'a savaş açanlar kaybetmeye mahkumdur.

Ey Müslümanlar Allah'ın yardımıyla zafer yakındır. Müminlere müjdeleyin.
Türk Milleti ISLAM'la sereflendikten sonra Ümmet-i Muhammed'e öncülük yapti.
Ya Rabbi, Islam topraklarindan mikroplari sil süpür...Müslümanlar'a kendi aralarinda muhabbet ve firaset ver...Islam sancagi altinda, bir ve beraber, dünya mazlumlarinin bekledigi adaleti ve hikmeti yerlestir. AMIN

velhamdulillahirabbilalemin 


13. Juni 2013

Change your mind

It is the year 2013. We challenge big problems still waiting for solutions. We ask many questions waiting for answers. More than ever the world becomes smaller what means that the need to understand incidents increases unstoppable. Solutions made by ruling states fail in almost every part of politics, economics, social and natural environments. The radical rejection of the message of The Creator by this ruling states leads humanity deeper and deeper into a crisis. What's the reason?
"Corruption has become rife, spread wide on land and sea in consequence of what people’s hands have wrought/did and so He will let them taste the consequences of some of their doings, so that they might mend/find their ways." (Surah Ar-Rum 41)
The situation is clear...corruption, oppression, cruelty, tyranny made by the hands of people.
Whatever good happens to you is from God; and whatever evil befalls you is from yourself.” (Surah An-Nisa 79) 
So whom can you accuse of destruction, war, occupation ? Who has the responsibility? Look at the world and think again. Think again and be honest. Look forward in order to make an effort for a fair world and don't forget ALLAH the Almighty, the Creator, the Ruler...

7. Juni 2013

atatürk'ün gölgesinde devlet yönetmek

Türkiye Cumhuriyeti devleti gücünü Türkiye Büyük Millet Meclisinden, yani parlamentodan alan bir sistemle yönetiliyor. Bu sistemin kurucusu bu konuda söyle söylüyor:
"Türkiye Cumhuriyeti demokrasi esasina dayali bir devlettir."
Demokrasi. insanlarin kendi kendisini yönetme sistemidir ve bu sistemi benimseyen atatürk bu konuda söyle söylemistir:
"Milletimizin bugünkü yönetimi gercek özelligi ile bir halk yönetimidir"
Kisacasi atatürk hem kendisinin hem de Türk milletinin demokrat oldugunu söylüyor, ve yönetim bicimi olarak "sadece" demokrasiyi savunuyor:
"Biz Türkler ruhen demokrat dogmus bir milletiz"

Halbuki Türk tarihini bilen herkes 1299 yilindan 1923 yilina kadar, yani 624 sene, Türkler Islam'la, yani ALLAH'in kanunlariyla yönetilmistir. Buna karsilik olarak atatürk, ALLAH'a dayanan hukukun yerine halkin iradesine dayali hukuku getirecegini su sözlerle belirtmistir:
"Tanrisal hukuka dayali mutlakiyet yönetimi yerine halk iradesine dayali Cumhuriyet"
Bunun yanina kemalistler, Müslümanlarin bu sisteme müdahalesini ve Islam'a tekrar geri dönüsümü ta basindan engellemek icin laiklik denen sistemi demokrasinin yanina yerlestirdiler. Simdi bu tarihi gercekleri belirttikten sonra, elimizde olanlara bakalim:

TC demokratik laik sosyal bir hukuk devletidir. Halkin cogunlugu Müslümanlardan olusmaktadir. Sistem icerisinde Islami bir parti olamayacagindan, Islam'a ve Müslümanlara hizmet eden partiler kurulmustur. Müslümanlarin oylarini alan partiler Islam'a nasil hizmet edeceklerini önceden belirlemis ve günümüze kadar bircok hizmette bulunmuslardir. Burada bir püf noktasi vardir. Hizmetlerin cogu insanidir, insani olanlar da nefsanidir. Rahat bir Islami hayat yasatmak icin yapilan hizmetlerin cogunu bugün görebiliyoruz: Imam Hatip okullari, camiiler, kültür merkezleri vs.

Ne zaman ki insanlar "Tamam artik Islam seriatine gecelim" dediler (aslinda bunu bile demediler, diyemediler)...darbeler, gözaltilar, iskenceler birbiri ardina Müslümanlari sindirmistir, ürkütmüstür.
Müslümanlar bu meseleyi atatürk'ün gölgesi altinda devlet yönetmeye kadar götürmüslerdir, ama ne yazikki insani hizmetin ötesine ulasamamislardir. Halbuki birinci mesele bu degildir. Peki nedir birinci mesele?
Rasulullah (asm) "Onlari davet edecegin ilk sey, ALLAH'tan baska ilah olmadigina sehadet etmek olsun. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi).

Bundan dolayi Cumhuriyet tarihine baktigimizda, atatürk, inönü, menderes, demirel, özal, erbakan, erdogan gibi liderler ön plana cikmis, partileri sistem partileri olarak devleti yönetmis, ama atatürk'ün gölgesinden cikamamislardir. Yukarida atatürk'ün sözlerini tekrar hatirlatmak istiyoruz. Bu sözler bugün hala gecerliligini korumaktadir ve Islam'la uzaktan yakindan ilgisi yoktur.
Bu zulüme sistemin icerisinden müdahale etme sansiniz var mi? Var...anasayasa degisecek, laiklik anayasadan cikarilacak ve putlar yikilacak. Müslümanlar atatürk'ün degil, Kuran'in gölgesi altinda yasayacak ve devleti yönetecek. O zaman gelirse bitti mi? HAYIR...daha ilk adim olacak bu. Ondan sonrasi ALLAH kerim.



31. Mai 2013

Tarih tekerrürden ibarettir

Ibrahim (asm)'in döneminde iktidar sahibi Nemrut idi, ve Ibrahim (asm) bu iktidari yikmak icin gönderildi. Musa (asm)'in döneminde iktidar sahibi Firavun idi, ve Musa (asm) da bu iktidara meydan okuyarak israilogullarini zalimlerin elinden kurtardi. Son peygamber Muhammed (asm)'in döneminde, dönemin iki süper gücü olan Roma ve Bizans (Dogu Roma) bir tarafta, Persler diger tarafta. Görüyoruz ki Muhammed (asm) da Pers ve Roma'yi isaret ediyor, fetihleri bu ülkelere dogru yönlendiriyor idi. Rasulullah (asm)'in bu iktidarlarin nüfuz alanini büyük ölcüde daralttigini görüyoruz. Herakliyos ve Kisra'ya gönerdigi mektuplardan anlasildigi gibi, dönemin süper güclerine Islam'in degismez hakikatlerini kendilerine bildirdikten sonra, özellikle kendinden sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in halifeligi döneminde, Halid b. Velid (ra) komutasinda bu ülkeler hedef secilmistir. Elbette bu hedef, tüm insanligi karanlilardan aydinliga cikarmak, egemenligi insanlarin elinden alip, gücün ve iktidarin yegane sahibi olan ALLAH'a döndürülmesi icin secilmistir.

Türkler Islam sancagini 6 Mart 1924'e kadar tutmus, sonunda 1. dünya savasindaki maglubiyetin etkisiyle hilafet kaldirilmis, Islam ümmeti 1. dünya savasinin galip gücleri tarafindan paramparca edilmisti.

1. ve 2. dünya savaslarindan sonra demokrasi (amerika, avrupa) ve sosyalizm (rusya, cin) bloklarinin batida ve doguda kurduklari "imparatorluklari" günümüze kadar yeryüzüne, hatta ulasabildikleri gökyüzüne egemen olma gayretindeler. amerika ve rusya soguk savastan sonra dialog yoluna girse bile, cikarlarinin geregi gizli, örtülü savaslarina devam etmektedirler.

Nasil ki Roma ve Pers imparatorluklari yüzyillardir birbirileriyle savasmislar, sonunda Rasulullah (asm) ISLAM ile gelmis ve bu iki gücün planlarina comak sokmus. Hatta ne Roma ne de Pers tek basina iktidar sahibi olamamis. Oyunlar bozulmus, fetihlerin de etkisiyle iktidar, Arap yarimadasina, Kuzey Afrika'ya ve Asya'nin büyük bir kismina ALLAH'in hükmünü yerlestirmistir. Osmanli döneminde de dünyanin süper gücü haline gelmistir Müslümanlar.

Simdi tekrar bir dönüm noktasina gelinmistir.

Arap bahari dedikleri isyanlar aslinda Islam düsmani zalimlerin bekledigi bir olaydir. Özellikle 90'li yillarin basinda Müslümanlarin sosyal ve siyasi durumlarinin analizinde, Müslümanlar'in bir "patlama" yapacagi öngörülmekteydi. Bunun da sebebini zalimler cok iyi bilmekteler. Krallarin, diktatörlerin zulmü altinda Müslümanlar hep sahlanisa kalkmistir. Tarihe baktigimizda bunun sayisiz örneklerini zalimler de cok iyi arastiriyor ve yeni projelerinde göz önünde bulunduruyorlar.

Burada da ellerinde bir koz bulunmaktadir: sosyalizm cökmüs, siyasi sistem olarak demokrasi ön plana cikmistir. Sovyetler birliginin yikilmasinda demokratlarin payi ne kadar büyükse, diktatörlüklerin yikilmasinda da demokratlarin o kadar payi vardir.

Askeri hakimiyetleri asikar olan, siyasi olarak demokrasinin hizla yayildigini görüyoruz, özellikle de Müslüman ülkelerde. Bunun yaninda önce askeri, sonra da siyasi olarak elde edilen kazanimlarini stratejik olarak da sürdürmekteler.

Zalim amerika kendine tehdit olarak gördügü sosyalizmi siyasi manevralarla, özellikle de insanlar üzerinde müthis bir propaganda etkisi yaparak, medyasiyla, ekonomisiyle, yasam kültürüyle kendine kazandirmistir.

Kendine kazandiramadigi, ve stratejik olarak hayati öneme sahip bölge Ortadogu bölgesidir. Burada müttefik Türkiye, Suud-i Arabistan ve amerika'nin 1 numarali emniyet sibobu israil, amerikan hegemonyasinin temel direklerindendir. Bu direkleri sallayan Iran, Suriye, Hizbullah ve Hamas, amerika'nin planlarina büyük capta comak sokmaktalar. Rusya'nin da isine gelen bu eksenin tam ortasinda Suriye vardir. Bu ekseni etkisiz hale getirmek isteyen amerika, karsisinda Rusya oldugu icin istedigi gibi at kosturamamakta.

- Libya devrim süreci 8 ay sürmüstür
- Tunus devrimi 2 ay gibi kisa bir sürede tamamlanmistir
- Misir devrimi cok daha kisa sürede Hüsnü Mübarek'in istifasiyla gerceklesmistir.

Peki Suriye'de? 2 senedir bir (ic) savas yasaniyor ve Ruslarin destegiyle bugüne kadar zalim Esed iktidarda...

devam edecek insaA

24. Mai 2013

Türkiyeli Müslümanlara Çağrı

Ey Türkiye'li Müslümanlar!
Anadolu'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin. (Yunus Suresi 87. ayet)
 
Rabbimiz ALLAH, Müslümanları, Peygamberleriyle, Kuran'la, amerika'ya ve ileri gelen adamlarına (avrupa, israil gibi) bir uyarici olarak gönderdi. (Hud Suresi 97. ayet)

Türkiye'li Müslümanlar: "Biz gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah'ın peygamberinin izinden gidenleriz." demeniz icin.
Rabbimiz "Haydi, gidin amerika'ya, çünkü amerika çok azdı." demektedir.
Rabbimiz, Türkiye'li Müslümanlar'a nida ediyor "Gidin o zalim amerika'ya ve cemaatine (onlara dost halklara). Bunlar amerika'nin emrine uydular. Halbuki amerika'nin emri hak değildir. "amerikan kavmine de dostlarina da sorun, hâlâ sakınmayacaklar mı?" 

Bizler de diyoruz ki "Ey amerika! Pekâlâ bilirsin ki, bu mucizeleri, birer ibret olmak üzere, ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey amerika! Bizler de seni helak olmuş zannediyoruz." 
 
"Bizler hesap gününe inanmayan her kibirliden, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırız" (Mü'min Suresi 27. ayet)

Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi. Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik. Bir bak, zalimlerin sonu nice oldu! (Ankebut Suresi 39. ayet, Kasas Suresi 40. ayet)

Ey Türkiye'li Müslümanlar! 
Siz gerçekten Allah'a iman ettinizse, O'na samimiyetle teslim olan müslümanlardan oldunuzsa artık O'na güvenin! Bizler Allah'a güvendik. "Ey Rabbimiz, bizi o zalim amerikan kavminin fitnesine uğratma!" deyin.
"Bizi rahmetinle o zalim kavmin elinden kurtar!" deyin (Yunus Suresi 85. ve 86. ayet) ve deyin ki "Ey Rabbimiz! Sen amerika'ya ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler."
(Yunus Suresi 88. ayet)

...ve Allah buyurdu: "Hepinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin. Kendini bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın." (Yunus Suresi 89. ayet)    

Kur-an-i Kerim'den Firavun'la ilgili ayetlerden esinlenerek yazilmistir. 

23. Mai 2013

Tevhid kolaydır

Bismillahirrahmanirrahim
Tevhid kolay anlatilir, kolay da anlasilir...
Tevhid'i bilip de genclere anlatmayanlar bunun hesabini ALLAH'a nasil verecekler?
Baskanlik sistemine degil, Tevhid'e ihtiyac vardir. Tevhid, insanlarin gönül rahatligiyla yasamasi icin ihtiyaclarinin tümünün toplandigi yegane merkezdir.
Laiklik, demokrasi, insan haklari, sosyalizm, kapitalizm ve tüm insani sistemler nedir ki Islam seriatinin yaninda? ALLAH degil midir insani yaratan, insana kalemi, ilimi, bilimi ögreten?
Öyleyse Ey insanlar, özellikle de Ey inananlar...önceliginizi belirleyin, ve gelin ilk siraya, zihninizde ve kalbinizde, ilk siraya Tevhid'i yerlestirin...öyle yerlestirin ki, kimse hickimse, onu oradan söküp alamasin, öyle yerlestirin ki nefsinize ve seytana gerektiginde LA diyebilin, DUR diyebilin, STOP diyebilin...
Son sözüm Tevhid düsmanlarina olacak...ayaginizi denk alin, kiminle ugrastiginizin farkinda misiniz?
"Hayır eğer bundan vazgeçmezse onu perçeminden (Alın azgın ve kibirli bir insanın yukarı diktiği en yüksek organıdır) yakalarız.
O yalancı günahkar perçeminden.
O zaman gitsin de taraftarlarını çağırsın.
Biz de zebanileri çağıracağız." (Alak Suresi 15-18)
velhamdulillahirabbilalemin

17. Mai 2013

Dünya dengeleri ve dengesizleri

Bir senelik aradan sonra, önce ömür verene, nefes yetirene, tüm alemlerin Rabbi olan ALLAH'a hamd olsun. Onun ismiyle baslarim, cünkü yazmayi ögreten O'dur, Esma-i Ilahisinin tecellileriyle kainatin her zerresine Hakim olan O'dur. Ümmeti olmak icin calistigimiz, tüm insanlara, ve dahi kainata rahmet olarak gönderilen, ALLAH'in son Rasulü, son Peygamberi, Mekke'li Abdullah'in oglu Muhammed'e salat ve selam olsun. Onun seckin yildizlari olan fedakar sahabelerine ve ailesine selam olsun.
Ve selam bu kafilenin bugüne kadar ve bundan sonra yolcusu olan tüm sorumlu Müslümanlara olsun.

Insan olarak dünyada zirve yapanlar. muvahhid MÜSLÜMANLARDIR:
Dünya dengelerini sarsan, dengesizleri dengeleyen...karanliklardan aydinliga cikaran yegane güc ALLAH'a ve onun sistemine teslim olan Müslümanlarin Hidayet Cagrisi olmustur, ve bu Cagri...Tevhid'e cagridir, yani yerlerin ve göklerin Rabbi olana hakkini teslim etme, cagrisidir. Ve bu hak, hakiki manada teslim edildiginde yeryüzüne ve gökyüzüne huzur, denge, baris, esenlik, hayat hakim olmustur. Ne zaman ki insan yerlere ve göklere egemen oldugunu zannettiyse kaos, savas, katliam, hüzün meydana gelmistir. Bundan dolayi Rabbimiz azze ve celle Peygamberler göndermistir. Onlar bozulan dengeleri yeniden tesis etmek icin, dengesizleri uyarmak icin secilmislerdir...zalimlerin karsisina dikilip onlarin tahtlarini sallamislardir.
ALLAH'in gönderdigi son peygamber ve ona vahyettigi sözler, daha ilk günkü tazeligiyle gözümüzün önünde (Kur'an), gönlümüzde, zihnimizde taptaze sunulmus bir enerji kaynagi olarak duruyor.

Ve yine dengeler bozuk:
Hakim gücler, Müslümanlarin kanlari üzerinde kurduklari dengelerin bozulmamasi icin, isgal, komplo, sinsi oyunlariyla zulümlerini araliksiz sürdürüyorlar. Bunu da insan haklari ve demokrasi gibi kavramlarla süsleyerek tüm dünya insanlarina pazarlamaktalar. Bir taraftan kendi ülkelerinde hakimiyetlerini saglamlastirmak, diger taraftan Islam ülkelerini hem maddi hem de manevi alanlarda hakimiyet alanlarina almak icin bütün güclerini seferber ediyorlar. Ne yaziktir ki, hicbir Islam beldesi bugün bagimsiz kaynaklardan (yani Rabbilalemin'in insanlarin faydasina sundugu hersey) istifade edemekteler. Dünya dengelerini elinde tutan hakim gücler, dengesiz Müslümanlari da yanlarina alarak hakimiyetlerini Islam beldelerinden sömürdükleri kaynaklarla ayakta tutmayi basarmislardir.

Bundan dolayidir ki, ne zaman bir devlet, millet, toplum, cemaat veya bir grup Tevhid ile geldiyse, Tevhid'e cagirdi ise, muvahhid Müslümanlar hapislere doldurulmus, asilmis, kesilmis, vurulmus, evleri baslarina yikilmis, sehirleri ve ovalari talan edilmis, taa ki günümüze kadar.

Ve biz diyoruz ki...
Ne yaparlarsa yapsinlar...dünya dengelerini nasil dizayn ederlerse etsinler...ama unutmasinlar ki:
Hakimiyet kayitsiz sartsiz ALLAHIN HAKKIDIR ve bu hak icin, hakkin hakimiyeti icin mallariyla ve canlariyla mücadele edecek nice yigitler ALLAH'a olan sözlerini yerine getirmek icin beklemektedirler.
محمد رسول الله‎   لا إله إلا الله
Cumaniz mubarek olsun

14. Juni 2012

Daha ne kadar uyuyacaksınız ?

Bir yolculukta uyuya kaldiniz mi hic? Elbette ya bir otobüs icerisinde, ucak, tren araba gibi vasitalarda yolculuk esnasinda yorgun düserek uyuya kaldiginiz olmustur. Veya bir yerde otobüs, ucak beklerken. Uyumanizin sebebi bekleyeceginiz zamanin uzun oldugunu bilmeniz, yorgun olmaniz, dinlenmeniz gerektigidir tabii olarak. Fitraten insanlar uyumayi bir kurtulus olarak, bir rahatlama psikolojisi, zaman gecirme gibi bir olay olarak degerlendirmekteler. Dogrudur. Simdi sizlerle paylasacagim ayeti kerimeler ne zaman indi dersiniz?

1 - Ey örtüye bürünerek saklanan Muhammed,
2 - Geceleyin biraz uyuduktan sonra kalk
3 - Gecenin yarısında uyanık ol, ya bu miktarı biraz eksilt
4 - Ya da artır da ağır ağır Kur'an oku.
5 - Çünkü biz sana sorumluluğu ağır bir söz indireceğiz.
6 - Kuşkusuz gece ibadeti, gündüze göre daha zor, fakat sözü daha etkilidir.
7 - Çünkü gündüzleri, seni uzun uzun uğraştıracak işlerin vardır.
8 - Rabbinin adını an, bütün varlığında O'na yönel
9 - O doğunun da, batının da Rabbidir, O'ndan başka ilah yoktur. O halde tek dayanağın O olsun.
(Müzzemil Suresi)

Bu ayetler daha Kuran-i Kerim'in ilk ayetleri olan IKRA (OKU) / KALK ve UYAR ayetlerinden sonra indigi Kur'an tefsirlerinden anlasiliyor.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, gece yarisi dedigimiz zaman diliminin, herkesin uyuyup dinlendigi vakit olarak bilinmesi. Ancak bizleri yaratan Rabbimiz (cc) gündüz yerine geceyi bir egitim zamani olarak kullanilmasini tavsiye/emir buyuruyor. Ve neden geceyi, hemen onu da acikliyor...

O zaman su sonuca bir bakalim, geceyi uyuyarak, gündüzü de calisarak geciren bir insan...ibadetlerinin etkisini bir arastirsin bakalim. Sonuc gayet acik ve net. Rabbimiz (cc) "gece daha etkilidir" buyuruyor.

Bu aciklamalardan sonra tekrar konumuza dönelim:

Müslümanlar öyle bir uykuya dalmislardir ki, hem gece hem de gündüz. Gece uyku sarhoslugu, gündüz de dünya sarhoslugu. Ve bu sarhosluktan bir türlü ayilamiyor. Müslümanlar böyle sarhos sarhos dünya dertleriyle dertlenirken, Islam düsmanlari, taguti düzenler, bütün planlarini yavas yavas, ama cok etkili bir sekilde hayata geciriyorlar.

Kiyamet kopmadan UYANSAK iyi olur...cünkü korkarim kiyamet koptugunda uyandigimizda cok gec olabilir.

...velhamdulillahirabbilalemin

24. Mai 2012

İman-Emânet-İmtihan İlişkisi

İman kelimesi ile emânet kelimesi aynı kökü paylaşan, birbiriyle çok yakın anlam ilişkileri olan iki kavramdır. İman sahibine mü'min denir ki, bir anlamı da emânet taşıyan kişi demektir. İman sahibi kişi, yani mü'min, hem inandığı gücün sağladığı güvenin içinde emin olan; hem de kendisi başkalarına güven veren demektir. Emânetin lügat mânâsı "eminlik", "birisine koruması için bırakılan şey." Eminliğin zıddı, hıyânet; yani, emâneti korumamak, onu emânet edenin değil de, kendi nefsinin arzu ettiği gibi harcamak. Emânet, irâde sahibine verilir. "Ben" diyebilmek büyük bir nimet olduğu gibi, müthiş de bir imtihan. Sonu zâlim ve câhil olmaya çıkabilecek bir çetin soru. İşte gökler, yer ve dağlar bu "ene" imtihanından, yani "ben" demekten sakınmışlar... 

Bu ön bilgiden sonra, bu konuyu bir kac örnek ile ele alalim:
Yasadigimiz toplumda, bir insanin sahip oldugu bir cok seyi "bu benimdir" diyerek sahiplenmesi fitrat geregi olsa bile, üzerinde durulmasi gereken konu, insanin sahip oldugu seyin bir emanet olarak verilmis olmasidir. Zira, insana verilen her ne var ise, Halikimiz (yaraticimiz) olan yüceler yücesi Rabbimizin (cc) insana bir ikramidir, ve dünya üzerinde gecicidir. Ölüm ile noktalanan dünya hayatinda insan, emanetlere müdahele sansini da ayni zamanda kaybetmektedir. Kisacasi her bir emanetin takvimi ölüme kadar islemektedir. Bu takvimin ne zaman sona erdigi ise bilinmemektedir. Emanetin ne denli bir imtihan oldugunu anlamamiz icin, ölümün her an gelebilecegini tefekkür ederek sorumluluklarimizi Mü'min (IMAN eden), yani Emanet tasiyan olarak, her yeni günde hatirlamamiz gerekmektedir. 

Emanet noktasinda öncelikli düsünmemiz gereken mesele, ALLAH'in bizlere sectigi yasam bicimi olan, ALLAH'a teslimiyet meselesidir (Islam). Bu yasam bicimine kayitsiz sartsiz teslim olmus (sahitlik etmis) IMAN sahipleri, bu emaneti yüklenmis demektir. Hakeza, ALLAH'in bizlere indirdigi mubarek Kur-an'i, ve gönderdigi sevgili Peygamberimiz'i (asm) de bir kilavuz, bir rehber olarak kabul etmemiz kacinilmaz bir sarttir. 

Islam dairesine girmis, emaneti yüklenmis (IMAN etmis) ve bu dairede kendisine nasil hareket edilecegi teblig edilmis Mü'min bundan sonraki hak talebinde, yani sahip oldugu ev, esya, es, is gibi meselelerde alemlerin Rabbi olan ALLAH'a (cc) danismak ve O'nun emirleri ve yasaklarina riayet etmekle yükümlüdür, pratikte de gönderilmis Elci'ye (asm) uymak durumundadir.

Bu vesileyle, Rasulullah (asm)'in hayatina baktigimizda, emanetin ne denli hassas bir nokta oldugunu her defasinda müsahede ediyoruz. Mal paylasiminda (miras), aile hukukunda, komsuluk iliskilerinde, ticaret, insan haklari, özgürlükler, vs. Insan hayatini ilgilendiren her konuda Rasulullah (asm) bu emanete Kur'an destekli vurgu yapmis, sahabelerine bu emanetin kutsal ve vazgecilmez oldugunu ögretmistir. 

Unutmayalim ki, ALLAH (cc) emanet edendir, yani el-Mü'min'dir, ve bu emanete sahip cikilmasi icin en hayirli insan olan, tüm alemlere rahmet olan, Habibini (asm) insanlara göndermistir.

Onda (asm) bizim icin, ALLAH'a kavusmayi, ahiret gününe kavusmayi umanlar icin, ve ALLAH'i cok zikredenler icin, ALLAH'a hayatinin her alaninda teslim olanlar icin, güzel bir örnek vardir. (Ahzab/21)
Recep ve Saban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına kavuştur. Ya ALLAH...

22. Mai 2012

DURMADIK

Bu yolculuk bizleri bir yere götürüyor
Sevdik, sevildik, dövdük, dövüldük
Durmadan yolumuza devam ediyoruz
Durduramayacaklar, zalime DUR diyecegiz

Hep özledik, ufukta batan günesi izledik
Ilkbahar, sonbahar dinlemeden
Her yeni günde gözlerimizi umutla actik
Bismillah dedikce kim durabilir karsimizda

Bize gelen ALLAH'tan gelir, giden bizden gider
Var ya, ne gelirse gelsin raziyiz, O da razi olsun
Giden O'nun davasi ugruna gitsin, üzülmeyin
Durdurduk sananlar iyi bilsinler ki, DURMADIK

16. Mai 2012

Necaşi Eshame bin Ebcer (ra)

Sene 614 ve Habesistan, yani günümüzde Etyopya topraklarina tekabul eden Afrika diyari, Krallik ile idare edilir ve bu topraklarda Isevilik, daha dogrusu Hristiyanlik hakimdir. O zamanda kaynaklara göre Hristiyanlik Teslis/Ücleme anlamina gelen bozulma iyice kök salmis, Isa (as) ALLAH'in ogludur (hasa) inanci hakim olmustur. Hristiyanlik inanci Isa (as)'in Rabbimiz (cc) tarafindan göge cikarilmasindan sonra cok cabuk bir sekilde Tarsus'lu Pavlus tarafindan Iseviligin yerine konulmustur (bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Pavlus). Isa'nin (as) yolundan gidenlere Hristiyan denilmsitir (bu konuda ayrica Mevdudi'nin kaynklarina bakmanizi tavsiye ediyoruz).

Habesistan krallarina "Necasi" denirdi. Krallardan biri de Ebcer idi. Ve bu kralin tek bir oglu, Eshame idi. Habesistan'in ileri gelenleri tek oglu olan Ebcer'i saltanati yok edecek/olacak kaygisiyla öldürürler ve on iki oglu olan Ebcer'in kardesini tahta oturturlar. Eshame amcasinin himayesinde büyüyecektir. Cok cabuk amcasinin gönlünü kazanacaktir Zira Eshame, parlak bir zeka, sahane bir anlayis, güzel bir konusmaya sahiptir ve essiz bir sahsiyet olmaya aday bir genctir. Bunu kesfeden amcasi, ona diger ogullarindan daha cok ehemmiyet verecektir.

Bunu gören Habesistan'in ileri gelenleri Eshame'nin saltanatin basina gecip kendilerinden intikam almalarindan korkarak, amcasindan kendisini ülkeden uzaklastirmasini, sürgün etmesini isterler. Amcasi baskilara dayanamayarak Eshame'yi yanindan uzaklastirir. Amcasi öldükten sonra Eshame, amca ogullarinin tahta sahip cikamamalari sonucu, kaos ve anarsinin hüküm sürdügü Habesistan'in krali, yani Necasi'si olur. Habesistan halki ona biat eder ve o da ülkeyi ustalikla ve hikmetle yönetir.

Bu sirada Rasulullah (asm)'a risalet görevi verilir ALLAH (cc) tarafindan ve ilk Müslümanlar'in gördügü iskence sonucu Habesitan'a hicret etme izni cikar. Efendimiz (asm) Necasi Eshame bin Ebcer'in himayesi altina girmelerini emreder 80 kisilik ilk kafileye.

Müslümanlarin Habesistan'a gecmelerinden sonra zalim Kureys iki adamini 80 kisiyi geri getirmek icin Habesistan'a gönderir. Gönderdikleri adamlardan biri Necasi'yi sahsen taniyan ve dostluk iliskisi bulunan biridir. Öncelikle kamuoyu baskisi altina almak isterler Habesistan'i, ve ilk görüstükleri kimseler patriklerdir. Onlara hediyler vererek desteklerini kazanirlar. Daha sonra Necasi'ye sikayetlerini bildirirler. Mekke'li Müslümanlari yeni bir din uydurmakla suclarlar, ve onlarin Kureyslilere teslim edilmesini teklif ederler. Kendisi de ALLAH'in (cc) lutfuyla sürülmüs, daha sonra memleketine ALLAH'in (cc) yardimiyla dönmüs Necasi, zulüm etmekten korktugu icin Mekke'li Müslümanlar'i dinlemeye karar verir.

Necasi'nin karsisinda secdeye kapilmayan Müslümanlar'in cesareti Necasi'yi sasirtir ve aldigi cevap ile, yani sadece ve sadece ALLAH'a (cc) secde edeceklerini söyleyen Müslümanlar'a saygi gösterir.

Müslümanlarin Tevhid'e yani ALLAH'tan baska ilah tanimama, ve gönderdigi elcilerini, Isa (as) ve Muhammed (asm)'a bagliliklarini Necasi karsisinda yinelemeleriyle Necasi kalpten gelen teslimiyetini tüm Habesistan halki karsisinda zamanla acik bir sekilde tasdik ve ispat eder.

Kureysliler ise agir bir darbe alarak Mekke'ye geri döneceklerdir.

devam edecek insaALLAH

4. Mai 2012

ISLAM Sözleşmesi (1)

Satış Sözleşmesi (mesela araba, arsa, ev)
Kira Sözleşmesi (mesela araba, arsa, ev)
Hizmet Sözleşmesi (mesela iş)
Kredi sözleşmesi
Garanti sözleşmesi   

Bu sözlesmelerin bir veya daha fazlasi hayatimizda mutlaka önümüze gelmis, sartlar müzakere edilmis, uygun görüldügünde imzalanmistir, veya müzakere sonucsuz kalmis, sözlesme kabul edilmemistir.

Islam (teslimiyet) sözleşmesinin birinci sarti olan Kelime-i Şehadet, hem aklen, hem de kalben bir insanin tüm alemlerin Rabbi olan ALLAH'a baglanmasini tescil eder. 

ALLAH (cc) bu sarti kabul eden ve bunu hem diliyle hem de kalbiyle tasdik eden her insani Müslüman, yani ALLAH'a (cc) teslim olan olarak katinda kabul eder.

Tabiri caiz ise, insani KUL olma işine alir. Bundan sonra insan kul olma görevine getirilir. iş veren tüm alemlerin Yaraticisi, Yöneticisi olan ALLAH'tir (cc).

Kulluk sözlesmesinin, birinci sartini yerine getiren insan ünvan olarak ALLAH'in Kuran-i Keriminde "Ben sizleri Müslüman (Bana teslim olan) olarak isimlendirdim/görevlendirdim. (HAC Suresi 78. ayet)" alir ve görevine baslayabilir. Müslüman kul göreve baslamadan önce ALLAH (cc) bir Mukaddime'de bulunur ve kuluna öyle bir motivasyon verir ki, bu motivasyonu ancak Rahman ve Rahim olan ALLAH (cc) verebilir:

Ve Allah'ın dâvâsı için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; [mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak] sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: [ve size] atanız İbrahim'in inancını [izlemeyi öneren de O]. Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahî mesajda da, sizi “kendilerini yürekten Allaha teslim edenler” (MÜSLÜMAN) diye isimlendiren O'dur. Öyleyse, salâtta (NAMAZ'da) devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah'a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı! 

Bir "patron" düsünün ki, işcisinin her an yaninda, ve her konuda yardimcisi. Bu "patron"'un istedigi sadece birinci sart olan Kelime-i Sehadeti muhafaza, yani tüm alemlerin Rabbi olan ALLAH'i (cc) tek ilah olarak kabul etmek, ve O'nun gönderdigi Rasulleri tanimak. Bu sarta, bu ilkeye bagli kalan her insana iş garantisi veren bir "patron" Böyle güzel bir sözlesme ancak ve ancak bütün noksanliklardan münezzeh (uzak) olan ALLAH'in (cc) sanina yakisir. 

ALLAH'in melekleri hayranlikla daha yeni işe baslayan görevlilere söyle seslenirler: 
"Yeni göreviniz hayirli olsun." 

Artik insan görevinin basina gecer ve sözlesmenin iceriginde yer alan ikinci sarti olan NAMAZ vazifesini yerine getirmek icin kollari sivar.


velhamdulillahirabbilalemin 

3. Mai 2012

ALLAH'a teslimiyet (ISLAM) ‏إسلام‎

"Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve Bana teslimiyeti (Islâm) sizin dininiz olarak belirledim." Maide (3)

Bütün benliğini Allah'a teslim eden, daima iyilik yapan ve her türlü bâtıldan yüz çeviren İbrahim'in inanç sistemine -Allah'ın o'nu sevgisiyle yücelttiğini görerek- uyan kişiden daha iyi iman sahibi kim vardır? Nisa (125)
      
De ki: "Biz, Allah'a; bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshâk'a, Yakub'a ve o'nun neslinden gelenlere indirilene; Rableri tarafından Musa'ya, İsa'ya ve tüm peygamberlere bahşedilene inanırız; onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve kendimizi O'na teslim ederiz." Ali İmran (84)

Kim Allah'a teslimiyetten başka bir din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır. Ali İmran (85)
    
İbrahim, ne bir "Yahudi", ne de "Hristiyan" idi, ama kendini Allah'a teslim ederek her türlü bâtıldan yüz çevirmiş biriydi; ve O'ndan başka bir şeye ilahlık yakıştıranlardan değildi. Ali İmran (67)
     
De ki: "Ey geçmiş vahyin izleyicileri! Sizinle bizim aramızdaki şu ortak ilkeye gelin: Allah'tan başka kimseye kulluk etmeyeceğiz, O'ndan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayacağız ve Allah ile birlikte insanları rab edinmeyeceğiz." Ve eğer yüz çevirirlerse de ki: "Şahit olun ki biz kendimizi O'na teslim etmişiz!" Ali İmran (64)   
     
İsa, onların hakikati reddettiklerinin farkına varınca sordu: "Kim Allah yolunda benim yardımcılarım olacak?" Beyazlara bürünmüş olanlar cevap verdi: "Biz, [Allah yolunda] senin yardımcıların olacağız! Biz Allah'a inanırız: Sen de şahit ol, biz O'na teslim olmuşuz! Ali İmran (52)
   
O halde [ey Peygamber,] seninle tartışanlara de ki: "Ben tüm benliğimi Allah'a teslim ettim ve bana tâbi olan herkes [de öyle yaptı]!" Daha önce vahiy verilmiş olanlara ve kitap ile ilgisi olmayanlara sor: "Siz [de] kendinizi O'na teslim ettiniz mi?" Ve eğer O'na teslim olurlarsa muhakkak doğru yol üzerindedirler; ama yüz çevirirlerse, unutma ki senin görevin sadece mesajı iletmektir: zira Allah, yarattıklarını[n kalplerindeki her şeyi] görür. Ali İmran (20)
     
Allah nezdinde tek [hak] din, [insanın] O'na teslimiyetidir; daha önce vahiy verilenler, kıskançlıklarından dolayı, kendilerine [hakikat] bilgi[si] geldikten sonra [bu konuda] farklı görüşlere sarıldılar. Allah'ın mesajlarının doğruluğunu inkar edenlere gelince; unutma, Allah hesap görmede hızlıdır. Ali İmran (19)
    
De ki: "Hayat veren ve hiçbir şeye muhtaç olmayan O dururken göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah'tan başka birini mi dost edineceğim?" De ki: "Ben, Allah'a teslim olanların öncüsü olmakla emrolundum, Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıranlar arasında bulunmakla değil". Enam (14)
     
DE Kİ: "Biz, Allah'ın yerine bize ne faydası dokunan ne de zarar verebilen şeylere mi yalvaralım? Ve Allah bizi doğru yola ilettikten sonra topuklarımızın üzerinde gerisin geri mi dönelim? Tıpkı kendisini doğru yola çağıran arkadaşları [uzaktan] "Bizimle gel!" diye seslendikleri halde şeytanların ayartmasına kapılıp dünyevî zevkler peşinde körü körüne koşturan kimse gibi (mi olalım?)" De ki: "Şüphe yok ki Allah'ın rehberliği, yegâne rehberliktir; ve biz, kendimizi bütün âlemlerin Rabbine teslim etmekle emrolunduk, Enam (71)
   
Allah kimi doğru yola ulaştırmak isterse, kalbini [O'na] teslim olma arzusuyla genişletir; kimin de sapmasına izin verirse onun kalbini daraltır ve sıkıştırır, adeta göklere tırmanıyormuş gibi: böylece Allah, inanmayanları dehşete düşürür. Enam (125)
   
Fakat sen yine de Rabbinin yüceliğini, sınırsız kudret ve kemalini övgüyle an; [O'nun huzurunda] teslimiyet içinde yere kapanan kimselerden ol, Hicr (98)
            
Ve Allah'ın dâvâsı için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; [mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak] sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: [ve size] atanız İbrahim'in inancını [izlemeyi öneren de O]. Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahî mesajda da, sizi "kendilerini yürekten Allaha teslim edenler" diye isimlendiren O'dur.Öyleyse, salâtta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah'a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı! Hac (78)
 
GERÇEK ŞU Kİ, Allah'a teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar, inanan bütün erkekler ve kadınlar, kendilerini adamış bütün erkekler ve kadınlar, sözlerine sadık bütün erkekler ve kadınlar, sıkıntılara göğüs geren bütün erkekler ve kadınlar, [Allah'ın karşısında] güçsüzlüğünü anlayan bütün erkekler ve kadınlar, karşılıksız yardımda bulunan bütün erkekler ve kadınlar, nefislerini kontrol eden bütün erkekler ve kadınlar, iffetleri üzerine titreyen bütün erkekler ve kadınlar ve Allah'ı durmaksızın anan bütün erkekler ve kadınlar için, (evet,) bunlar[ın tümü] için Allah, mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. Ahzab (35)
              
De ki: "Rabbimden bana hakikatin bütün kanıtları verildiği için, Allah'ı bırakıp da yalvardığınız varlıklar[dan hiç birine] kulluk yapamam; ben âlemlerin Rabbine kendimi teslim etmekle emrolunmuşum". Mumin (66)
   
Ey imana ermiş olanlar! Allah'a kendinizi tam olarak teslim edin ve şeytanın ardından gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmanınızdır. Bakara (208)
             
Rabbi o'na "Bana teslim ol!" dediğinde; "[Sana], bütün âlemlerin Rabbine teslim oldum!" diye cevap verdi. Bakara (131)
      
Yakup gibi İbrahim de çocuklarına şu vasiyette bulundu: "Evlatlarım! Bakın, Allah size en saf ve temiz inancı bahşetti; öyleyse O'na teslim olmadan ölümün sizi alt etmesine izin vermeyin." Bakara (132)
             
Evet, gerçekten her kim tüm benliğini Allah'a teslim eder ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükafatını görecektir; ve böyleleri ne korkacak, ne de üzülecekler. Bakara (112)

"Ey Rabbimiz, bizi Sana teslim olanlardan kıl ve bizim soyumuzdan Sana teslim olacak bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi kabul et: şüphesiz yalnız Sensin tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan!" Bakara (128)

16. März 2012

Cemaatler arası psikolojik savaş (2)


AK Parti Türkiye'dir ! videosunu izleyin öncelikle...

Kutlu Dogum Haftasi, Türkce Olimpiyatlari, Peygamber Sevdalilari, yani Diyanet Isleri Baskanligi, Gülen Cemaati ve dogudaki Kürt kökenli Müslümanlar, özellikle AK Parti iktidari dönemlerinde Türkiye'de önemli organizasyonlara imza atmislardir. Kutlu Dogum Haftasi geleneksel olarak tüm il ve ilcelerde Diyanet Isleri Baskanliginin öncülügünde kutlanmaktadir. Gülen Cemaati, Türkce Olimpiyatlariyla tüm dünyadan cocuklarin katildigi, ve Islami kesimlerin yogun ragbet gösterdigi bir organizasyon haline gelmistir. Peygamber Sevdalilari Platformu, dogu ve güneydogu illerinde meydanlara inerek milyonluk mitingler düzenlemislerdir.
Acikcasi daha nice cemaatler Türkiye'nin hemen hemen her il ve ilcesinde proje üstüne proje gelistirmektedir. Bunlardan bir kac tanesini sayacak olursak, öne cikanlardan bir kaci, 81 ilde 81 sahabe, Namaz Gönüllüleri Platformu, konferanslar, seminerler vs. En önemlisi de yazili ve görsel medyadan ziyade her bir cemaatin kendi konferans salonlari mevcuttur ve bunun yaninda "medrese" hazirliklari da devam etmektedir.
Bu calismalarin her biri tek bir kelime altinda özetlenebilir. HiZMET. Nitekim cemaatlerin bir cogu söylemlerini HiZMET olarak degistirmislerdir. Bunun arka planinda yine AK Parti iktidarinin empozesi vardir, cünkü AK Parti iktidari anlayis olarak ne kadar Muhafazakar Demokratligi benimsemis olsa da, kök olarak Milli Görüs geleneginden gelmektedir ve hedefi Islam Birligi olan bir zihniyetin agir bastigi kadrolara sahiptir. Buraya kadar hersey cok verimli ilerliyor denebilir. Bunu vatandaslar görüyor ve yapilan calismalari takdir ediyorlar. Ama gelin görün ki, yapilan bu hizmetler AK Parti iktidarina mal ediliyor, ve tam bu noktada dikkat edilmesi gereken bir husus var:
AK Parti iktidari, Basbakan R. Tayyip Erdogan'nin sahsinda bir cemaatin lideri degildir, ama öyle algilanmaktadir. Basbakan bugün var, yarin yok. Meselenin ic yüzü de tam burada ortaya cikiyor. AK Parti iktidari birlik ver beraberligi sagladi, dogrudur, ama AK Parti iktidari giderse ne olacak?
Diyanet Isleri Baskani Mehmet Görmez bu noksanligi görmektedir, ve son yaptigi aciklamada tüm dünya Müslümanlarinin Islam alimleri yetistirmesini tavsiye etmektedir.
Ümmet-i Muhammed'in alimleri, bütün dünyadaki Müslümanlari kucaklayacak, yarinin imamlarini veya halifelerini sececek kabiliyette yetistirilmesi gerekmektedir ki, Ümmet-i Muhammed tekrar sahlanisa gecsin. Kurtulus siyasilere umut baglayarak degil, tüm cemaatlerin birbirine saygili, seffaf ve yardimci, Islam Ümmeti'nin tekrar Ümmet olmasi ve tüm dünya halklarina kucak acmasi, dünya ve ahirette tek kurtulusun ALLAH''in insanlara din olarak sectigi ISLAM'a, yani ALLAH'a teslimiyete kosmasi ile mümkün olacaktir insaALLAH.


14. März 2012

Cemaatler arası psikolojik savaş (1)

rant yarışı mı, hayır yarışı mı ?


 
Günümüzde yasanan cemaatler arasi sorunlara göz atmak gerekirse, güncel bir olayi sizinle paylasmayi uygun görüyoruz. Malumunuz AK Parti iktidari özgürlükler noktasinda BATI medeniyetini örnek alarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaslarina bir takim haklar sunmustur ki, bu haklar esasen temel insan hakki ve hürriyetleri cercevesinde degerlendirildiginde, olagandir. Bütün dünyayi saran BATI egemenligi, Osmanli'nin yikilmasindan sonra kendi standartlarini dünya kamuoyuna sistematik ve medaytik bir sekilde yerlestirmis, 1948'de insan haklari evrensel bildirgesi ismi altinda dünya ülkelerine bunu empoze etmekle kalmamis, ayni zamanda bir ülkenin nasil yönetilmesi gerektigini de cesitli legal ve illegal yollarla dayatmistir. Gelin görün ki egemen gücler 2. dünya savasindan sonra bu bildirgeyi sadece gerekli gördüklerinde, yani kendi cikarlarina göre yorumlamislar, kimilerine sagci, solcu, komünist, demokrat, ve sayamayacagimiz nice bloklasmalarda birbirilerine suc duyurularinda bulunmuslardir. Ve ne yazikki bu bloklasmalar sonucu catismalar cikmis, kaybedenler hep masum insanlar olmustur. Bütün bu bloklasmalarin arkasindan tek bir güc manevi olarak ayakta kalmayi basarmistir: Osmanli yikilmis, hilafet kaldirilmis, Ümmet sinirlari gitmis, devlet sinirlari cizilmis ve Islam birligi parcalanmis, ama yine de Müslümanlar maneviyatini korumayi basarabilmislerdir. Bu, Alemlerin Rabbi'nin (cc) samimi kullarina bir lütfudur biiznillah. Zira zalimin zulmünün yaninda, takva sahibi Mü'min ve de Mü'mine Müslümanlarin ALLAH'i (cc) vardir elhamdulillah. Tekrar Türkiye Cumhuriyeti'ne dönecek olursak, son 10 senede AK Parti iktidari 80 senedir ülkeyi soyup sogana ceviren CHP zihniyetine karsi mücadele etmis, devleti dikta rejiminden bir nebze olsun adalet ve cogulculuk prensibine dogru kaydirmistir. Ve bunun sonucu olarak suc islememis bütün gruplara gün dogmustur. Türkiye'de A'dan Z'ye herkesi bir cati altinda birlestirmek isteyen AK Parti iktidari, bunu, oy oranlarina bakildiginda, 10 senede basarmistir. Gelin görün ki, 100 senedir parca parca olan Ümmet özlemi gitmis, yerini iktidara yamanmaya calisan sayisiz gruplar adeta bir ic savasa girismislerdir. Bu gruplarin birinci hedefi gayet tabii kendi cemaatlerini, vakiflarini, derneklerini kisacasi can damarlarini muhafaza etmek ve iktidarda söz sahibi olabilmek olarak özetlenebilir. Elbette ALLAH rizasi icin calisan Islam cemaatleri ister istemez bir rantin icine girmislerdir böylelikle. Ve yine gayet tabii bir cok cemaat, cemaat olmaktan cikmis, camia haline gelmistir. Tam da bu noktada kirilma basliyor kanaatimizce. Basta bütün cemaatlerin hedefi Islam'a tarafsiz bir sekilde hizmet iken, iktidarin bir parcasi oluyorlar, isteseler de istemeseler de.

7. März 2012

ALLAHUEKBER



"Allah'ım hamd sanadır. Sen göklerin, yeryüzünün ve bunlarda bulunanların nurusun. Hamd sanadır. Sen göklerin yeryüzünün ve onlarda bulunanların hakimisin. Hamd sanadır. Gerçek Hak sensin. Senin verdiğin söz hak ve gerçektir. Sözün doğru ve haktır. Sana kavuşmak hak ve gerçektir. Cennet haktır ve vardır, cehennem de haktır ve gerçektir. Peygamberler haktırlar, doğruyu söylemişlerdir. Muhammed de doğruyu söylemiştir. Kıyamet günü doğrudur mutlaka gelecektir. Allah'ım sana teslim oldum. Sana inandım. Sana güvendim. Sana döndüm. Senin yardımınla savaştım. Senin hükmüne başvurdum. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla. Gizli ve açık yaptıklarımı affet. Sen benim ilahımsın. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Güç ve kuvvet ancak ve ancak yüce ve ulu Allah'a aittir."

2. März 2012

Eğlence değil ILIM gerek ILIM

 Pasiflik, cagimizda en büyük hastaliklardan bir tanesidir.
Aktif olmayan, aksiyon ve maceraya adim atmaktan ziyade careyi kendilerini sinemada aksiyon filmi, veya bilgisayar baslarinda sanal savas meydanlarinda bulan bir genclik duruyor önümüzde. HIPNOZ, BÜYÜ, SIHIR, hepsi artik avuc ici kadar kücücük ekranlarda. Hakeza CHAT, FLÖRT, SANAL SEHIRLER, akliniza ne gelirse, hayal gücünün ulastigi yere kadar, yani ne ararsaniz bir TIK kadar parmaklarinizin ucunda.

Dava'ya hizmet adi altinda Twitter, Facebook gibi sosyal medya sitelerinde degisik yöntemler denenir oldu. Tabi bunun etkisi ayri bir tartisma konusu. Video paylasim sitesi Youtube bu konuda cok faydali olmustur ama sosyal medya ne yazikki asosyal medya halini almistir. Simdilerde Islami bir FACEBOOK yayina girecek haberleri beni sasirtmadi acikcasi. Müslümanlari pasifize etmekten daha kolay ne var?
Aktif dava adamlarinin basarisini en iyi bilen ve gören Islam düsmanlari, en basta böyle adamlari kendi sistemleri icerisine cekme gayreti icerisine girer.

Teknolojik cagda, mucitlerin insanlara sundugu "Entertainment", yani eglence modelllerine baktigimizda bu konuda hep bir artis gözlemlenmekte. Egitim modellerine kadar giren bu "eglence" modelleri, Dava adamina ne büyük zararlar verdi gelin hep birlikte analiz edelim.

Rabbimiz (cc) ne buyuruyor Kur'an-i Keriminde? Alak Suresine bakiniz:

Oku !!!
Oku, çünkü Rabbin Sonsuz Kerem Sahibidir,
[insana] kalemi kullanmayı öğretendir, (yani Kalem ile ögreten, egiten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir, Kalemle yazmayı öğretendir.

Burada Rabbimiz acik bir sekilde, hem de daha ilk inen ayetlerde, bizlere su mesaji veriyor:

Üstad Seyyid Kutub Fizilal'il Kur'an tefsirinde

"Kalemle" öğretme gerçeği ortaya çıkmaktadır. Çünkü kalem eskiden olduğu gibi bugün de, insan hayatına en geniş ve en derin etkiyi yapmış ve yapan öğretim aracıdır. O zamanlar bu gerçek şu anda bizim gördüğümüz ve insan hayatında bildiğimiz biçimi ile bu açıklıkta değildi. Ama yüce Allah kalemin değerini biliyor ve insanlığa gelen en son kutsal mesajın inmeye başladığı ilk anda ve Kur'an'ın ilk suresinde kalemin önemine dikkatleri çekiyordu.

Kisacasi KALEM = ILIM ve bu ILIM eger TEVHID ile birlesirse nelerin olacagini Seytan aleyhillane ve onun dostlari cok iyi bilmektedirler. BATI(L) medeniyeti, Islam ilimlerini ellerine gecirdikten sonra hizli bir sekilde endüstrilesme ve teknolojik gelisime caglarina götürmüstür, ve bunu yaparken hic bir sekilde zulüm etmekten geri durmamistir. Tam aksine bu ilerlemeyi masum insanlarin kani üzerinden gerceklestirmislerdir.

Sonuc: Dünya üzerinde zalimlere DUR diyen Müslümanlar, bundan sonraki sürecte KALEM = ILIM = KURAN ekseninde hep birlikte Resulullah (asm)'in ögrettigi sekilde yeniden YA ALLAH BISMILLAH diyerek Ümmet olma yolunda gayret göstermeliler, bunu da BiR ve BERABER olarak, KARDES olarak...zalim tagutlarin oyunlarina, planlarina gelmeyerek.

Rabbimiz (cc) bizleri bu yolda muvaffak kilsin. Amin

velhamdulillahirabbilalemin





Kur'an'ın İzinde: Marifetullah'tan Muhabbetullah'a

  Bölüm 1: İmanın İlk Adımı – Teslimiyet   Hayatımın bir kavşağında durmuş, kendime soruyordum: “Ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyor...