24. September 2014

Örtülü 3. Dünya Savaşı

TC Devleti'nin dış politikasını değerlendirirken 2003 tezkeresini ele almak gerekmektedir:
TBMM o tezkereyi reddetti ve amerika Irak'a Türkiye'siz girdi. Türkiye'nin Kuzey Irak'da özellikle PKK ile başı belada. Eğer amerika Suriye'ye Türkiye'siz girerse daha büyük bir bela bekliyor TC Devleti'ni. Hem Irak hem de Suriye Türkiye'nin ve İran'ın geleceği açısından hayâtî öneme sahip. Türkiye çözüm sürecini ne pahasina olursa olsun sürdürmek istiyor. Iran stratejik ortaklari Irak, Suriye ve Lübnan ile irtibati koparmama derdinde. Bunu çok iyi bilen amerika'nın istediği: Türkiye ve Iran kapışmalı. Onlar kapışırken amerika tabiri caizse malı götürüyor. Bu 10 senedir böyle. Türkiye ikili oynuyor, ama İran da ikili oynuyor. İki ülke de Suriye'den ve Irak'dan siyasi, ekonomik ve askerî çıkar sağlama peşinde. Mezopotamya jeostrateji bakımından önemini binlerce senedir korumaya devam ediyor. 

Şimdilik kazanan amerika/avrupa/israil ! Neden mi? 
Müslümanlar paramparça. İran/Türkiye/Mısır ekseni Suriye'deki iç savaşla amerika/avrupa/israil tarafından paramparça edildi. Mısır'da darbeyi yaptırdılar, Suriye'de iç savaş, Filistin'de birlik hükümetini engelliyorlar. Bunlara karşı İslam İşbirliği Teşkilatı ve D-8 gibi oluşumların daha da aktif rol alması gerekiyor. Ama görünen o ki, İİT ve D-8'de bulunan ülkelerin hepsi ya batı'da amerika/avrupa/israil ile, ya da doğu'da çin/rusya ile ittifak ediyor. Bunlar gerçekten de kolay kolay değişecek şeyler değil. 

Peki bu ne zamana kadar devam böyle devam eder? 
Bir konuda Müslümanlar anlaşmalı. Siyasilerin politikasıyla değişmeyecek bir durum bu. Siyasilere umut bağlamak yerine, toplumun el ele vererek İslam düşmanlarına karşı fikrî mücadeleye devam edilmeli. Fikirde çürüdüler, bunu kendileri de biliyor. Fikirden sonra ekonomik kriz ile de çöküyorlar. Peki bunlar nasıl oluyor da böyle güçlü oluyorlar? Adamlar işi çözmüş. Canavar yetiştirip, serbest bırakıyor. Daha sonra o canavarı yok ediyorlar. Bütün İslamî Hareketler bugün bütün dünyada takip altında. Oyuna gelen hareketler var, direnen hareketler var. 

Tek bir örnek vereceğiz: 
İhvan-ı Müslimîn neden eline silah almadı sanıyorsunuz. Şunu demek istiyor İhvan: "Biz sizin elinizle yetiştirdiğiniz canavarlar değiliz. Elimize silah aldığımızda bizi terörist ilan edeceksiniz. Sizin oyunlarınıza gelmeyeceğiz." Ve ellerine silah almadılar. R4bia hareketi son 100 senenin en büyük fikrî İslamî hareketlerinden bir tanesidir. Bunu geliştirmek de fikri ve vicdanı hür Müslümanların elinde. 

18. Mai 2014

SOMA

13 Mayıs 2014'te Türkiye'nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın 301 işçinin yaşamını yitirmesine sebep oldu. Olayın ardından Türkiye'de, 13 Mayıs'tan itibaren 3 günlük ulusal yas ilan edildiEnerji Bakanı Taner Yıldız, 17 Mayıs 2014 tarihinde yaptığı açıklamada, toplamda 301 kişinin hayatını kaybettiğini ve içeride kimse kalmaması sebebiyle çıkarma çalışmalarının son bulduğunu açıkladı.

Hayatini kaybedenlerin tümünün erkek olmasi, akillara hemen bu insanlarin ailelerini getirdi, zira bu insanlar geride gözü yasli esler ve cocuklar, anneler ve babalar birakti. Bir cok yuvanin direkleri olan bu insanlar büyük bir felaket yasayarak yerin altinda can verdiler. 

5 gün boyunca yerin altindan cansiz bedenler cikarilirken birilerine gün dogdu. Nasil mi?

Burada önemli bir kac hususu sizlerle paylasmak istiyoruz. Evet burada birilerine gün dogdu?
2013'de Gezi olaylarinda ve 17 Aralik darbe tesebbüsünde TC Basbakani Recep Tayyip Erdogan bir kisim medya tarafindan hedef tahtasina oturtuldu ve TC tarihinde Menderes, Özal ve Erbakan gibi siyasetcilere yapilan saldirilarin hemen hemen aynisi tekrarlandi.
TC Basbakani Erdogan'in özellikle 2009 "One Minute" tepkisinden sonra bütün oklar kendisine cevrildi. Bunun detaylarini bundan önceki yazilarimizda aciklamistik.

SOMA olaylarinin bir baska boyutu var. Evet, birilerine yine gün dogmustu. Burada bir püf noktasina dikkat cekmek istiyoruz. 13 Mayis'dan itibaren, 3 gün yas ilan edilmesine ragmen, saygisizca, iceride ve disarida, son derece planli bir sekilde TC Basbakanina karsi propaganda baslatiliyordu. Yazili ve görsel, basin ve yayinda, daha sorusturma baslatilmadan, TC Basbakani sorumlu tutuluyor, ve yerden yere vuruluyordu. Soma maden bölgesinin isletmesinin özel bir sirkete ait oldugunu bildikleri halde insafsizca saldirdilar.

Gezi ve 17 Aralik tezgahlarina benzer tezgahlar yeniden kuruluyor, 30 Mart'da büyük tokat yiyen bu zihniyet, tekrardan ortaya cikiveriyordu. Büyük bir yenilgi alan Yeni Türkiye düsmanlari bu sefer ölü bedenler üzerinden propaganda ve provokasyona basvuruyorlardi.

TC Hükümeti daha ilk günden itibaren olay yerinde Taner Yildiz'in baskanliginda bulunmus ve tüm gelismeleri seffaf bir bicimde kamuoyuyla paylasmistir. Bunun ötesinde, her türlü idari ve adli sorusturmalarin takipcisi olacaklarini bizzat Taner Yildiz aciklamistir.

Simdi gelelim bu olaylari istismar edenlere?

Kim bunlar?

Basta Türkiye'de, Gezi olaylari ve 17 Aralik ile birlikte öne cikan gruplar ve bunlarin özellikle avrupa'daki destekcileri.

Sözü fazla uzatmadan, tek bir cümleyle bitiriyoruz:
SOMA'daki olaylari istismar edenler, can veren insanlar üzerinden vicdansizca, saygisizca, alcakca saldiran zihniyetin mensuplari, kan emici VAMPiR'dirler ve tarihin kirli sayfalarinda yerlerini almislardir.

Son olarak:
Ölen kardeslerimize ALLAH'tan rahmet, ailelerine sabirlar diliyoruz.
Müslüman Türk Milleti olarak başımız sağ olsun! 

Inna lillahi ve inna ileyhi raciun

2. April 2014

30 Mart 2014


Parola: Yeni Türkiye.

30 Mart 2014 Türkiye için bir milad olacak mı? Soru bu.

Görünen o ki, daha yolun başındayız. Ama bu, bizim mesafe kat etmediğimiz anlamına gelmez. 1950'den bu yana çok mesafe kat edildi. Ama çok da bedeller ödendi. Bu bedeller meyvesini her zaman verdi. Sonuç itibariyle, İslam, Anadolu topraklarında yeşerdi, yeşeriyor. Kazanımları korumak, bu kazanımların üzerine kazanımlar eklemek her Müslümanın sorumluluğudur. Gelecek nesillere İslam'a daha yakın bir Türkiye bırakmak herşeyden daha önemli. Elbette ekonomik kazanımların sağlam kalması, barış ve kardeşlik projesinin devam etmesi, istikrarın her alanda sürmesi önemlidir. Ama bunun yanında sağlam bir Ümmetci irade ile yeni dindar bir neslin yetiştirilmesi en önemli hedefler arasında yer almalıdır. Bu iradeyi ortaya koyacak yegane güç Müslüman Türk Milleti'dir. Sultan II. Abdulhamid'in İttihad-ı İslam projesinin hayaldan ibaret 
olmadığını gösteren bu irade, yoluna tavizsiz devam etmelidir. Atalarımızın emanet bıraktığı bu şuur, gencinde ve yaşlısında şu günlerde tekrar canlandı. Sıra bu şuuru hayata geçirmeye geldi. Alimlerimiz ve aydınlarımız bu yolda milletimizi irşad etmeye hiç durmadan devam etmeli. Bunu da siyasi otoriteden bağımsız kalarak yapmalıdırlar. Yoksa, Allah muhafaza, siyasetin içinde İslam düşmanlarının yanında yer alarak, hem kendilerini ve de cemaatlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaklar. Son olaylar buna en güzel örnek teşkil etmektedir.

Velhasıl. Yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. Özlemle beklenen "Yeni Türkiye" hem Selçuklu, hem Osmanlı, hem de Türkiye tecrübesiyle tekrar bir medeniyet olmak mecburiyetindedir. Bunu sadece Anadolu insanı değil alem-i İslam özlemle beklemektedir.

Bu vesileyle 30 Mart 2014 seçimlerinin Ümmet-i Muhammed'e hayırlar getirmesini alemlerin Rabbi olan Allah cc'dan diliyorum.



23. März 2014

Yeni Türkiye

Cocuk yaslarimizda bir adamdan bahsederlerdi, Türkiye’yi ingilizlerden kurtaran, yunanlari denize döken. Ben pek Türk’e benzetmezdim, ama Türklerin babasi dedikleri bir adam. Bir de yattigi yer, anit yapmislar, gittim gördüm, devasa, ve dedim ki, bu adama tapmamizi istiyorlar. Kitaplarinda, parasinda, gazetelerinde, stadlarinda, havaalanlarinda, nereye gidersen git, nereye bakarsan bak. Heykeller, anitlar, resimler. Yani kisacasi bu adam Türkiye, Türkiye de bu adam demek isteniyordu.

Okudukca, arastirdikca Türkiye’de ilahlastirilan bu adamin ISLAM adina ne varsa yok etmek istedigini ögreniyoruz. Ve bu hedefini gerceklestirmek icin, genc yasli, kadin, cocuk demeden herkesi etkisi altina alarak, zorla bir ideoloji dayatiyor. Bu ideolojiye sahip herkes kabul görüyor, karsi cikanlar her alanda reddediliyor. 

Cok seneler gecti, cocuklugumuzdan bu yana özel hayatimizda cok olaylar yasandi. Evlendik, Rabbim bir es ve cocuklar emanet etti fakire.

Önemli, belki de en önemli bir degisiklik yasaniyor bu günlerde ! Tarihi anlar yasaniyor.

Cünkü benim cocuklugumda ismini cokca duydugum, yukarida bahsettigim adam konusulmuyor bugün.

Baska bir adam konusuluyor. Ve bu adam, yukarida bahsettigim o adamin yaptiklarini Türkiye’den siliyor. Onun yerine de, Müslüman Türk Milleti’nin yillardir baskilara direnerek ayakta tuttugu degerlerini tekrar ayaga kaldiriyor. Ve biz bugün cocuklarimiza Türkiye'de destan yazan bir adam tanitiyoruz !


27. Februar 2014

Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es...


7 ŞUBAT 2012
MIT Müstesari Hakan Fidan’a sorusturma yolu…ifadeye cagriliyor, son anda komplo farkediliyor.
Sonuc: Basarisiz

28 MAYIS 2013
Gezi olaylarinda hedef kamuoyu olusturup, Recep Tayyip Erdogan’a diktatör damgasi vurmak.
Sonuc: Basarisiz

17 ARALIK 2013
“yolsuzluk” operasyonuyla hükümeti yipratma ve istifaya zorlama girisimi.
Sonuc: Basarisiz

Hedef: Recep Tayyip Erdogan’a darbe

Ve tüm bu olaylarin arkasinda bir örgüt ön plana cikiyor:
TC tarihinde ILIMLI ISLAM projesini üstlenmis bu örgüt, devlete sizmis ve tüm gücüyle ISLAM ve Müslümanlar’in 2002-2014 arasindaki kazanimlarini yok etmek icin caba sarfediyor. Türk okullari ve Türkce olimpiyatlari ile kamuoyuna kendini vatansever gösteren bu örgüt, aslinda vatana ihanet ediyor. Bu örgütün ISLAM düsmani yahudi ve hristiyanlarla ittifak halinde oldugu zaten biliniyor. Ayni zamanda dinlerarasi diyalog mekanizmasinda da görevi sürüyor. Hakan Fidan olayindan sonra yurt icinde medya, siyaset, hukuk, emniyet gücünü de calistirarak vatana ve millete hizmet edenlere saldiran bu örgüt, son olarak, hem yurt disinda hem de yurt disinda koalisyonlar olusturarak saldirilarina devam ediyor. Yurt icinde sivil toplum kuruluslari ve alimler birligi kamuoyuna yaptiklari aciklamalarla, özellikle gercek Risale-i Nur talebelerinin uyarilariyla Müslüman Türk Milleti yapilan bu ihaneti anlamis ve tüm gücüyle bu örgüte karsi „Yeni Türkiye’nin“ istiklal mücadelesine desteklerini ilan etmistir.

Isbu vesile ile bu örgütün gercek yüzünü görmenizi umarak bu aciklamayi yayinliyoruz.

Ve son olarak örgüte diyoruz ki, elinizden geleni ardiniza koymayin. Müslüman Türk Milleti bu ihaneti asla affetmeyecek, ve her daim teyakkuzda olacak. Hodri meydan.

Erbakan, Erdogan …

Surda bir gedik actik, mukaddes mi mukaddes,
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es.

Ölsek de sevinin, eve dönsek de. 
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte.  
Yarın elbet, elbet bizimdir. 
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir.

insaALLAH

velhamdulillahirabbilalemin

4. Februar 2014

ALLAH ile buluşmak

Kim Allah’ın huzurunda hesaba çekilmeyi, mükâfat ve cezayı umuyorsa, bilsin ki, Allah’ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi hakkıyla işitir, hakkıyla bilir. (Ankebut Suresi, 29/5)

Şu halde Allah'la buluşmayı uman kalpler sevinsinler, sarsılmaz bir güvenle yüce Allah'ın kendileri için vadettiği güzelliklerin beklentisi içinde olsunlar. Sonuçtan emin bir insanın güveni içinde beklesinler. Buluşma gününü coşkuyla gözlesinler. Ama kesinlikle bu anın gerçekleşeceğinden kuşku duymasınlar.

Ayetin ifade biçimi Allah ile buluşacakları anı gözleyen bu kalplerin son derece etkileyici mesajlar veren, insanı düşündüren canlı bir tablosunu tasvir ediyor. Umutla bekleyen, özlem duyan, oradaki güzelliklere bağlanan gönüllerin tablosudur bu. Ayet, bu arzuya, bu buluşma ümidine insanın içini rahatlatan vurgulu bir ifadeyle karşılık veriyor. Bunun üzerine, sözü edilen kalplere güven ve esenlik aşılayan bir değerlendirme cümlesi yer alıyor. Yüce Allah bu kalpleri işitiyor, buluşma anını en derin bir özlemle arzuladıklarını biliyor:

"O her şeyi işitir ve her şeyi bilir."

Kaynak: Fizilal Kuran

16. Januar 2014

Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır

Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır... Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husûmeti ise, cehalet ve zaruret ve nifak’adır.

[Sadâ-i Hakikat, 27 Mart 1909, Dinî ceride, no: 86]
Tarîk-i Muhammedî (asm), şüphe ve hîleden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi îmâ eden gizlemekten de müstağnîdir. Hem o derece azîm ve geniş ve muhit bir hakikat, bahusus bu zaman ehline karşı hiçbir cihetle saklanmaz. Bahr-i umman nasıl bir destide saklanacak?
Tekraren söylüyorum ki: İttihad-ı İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedînin (asm) cihet-i vahdeti tevhid-i İlâhîdir. Peymân ve yemini de imândır. Encümen ve cemiyetleri, mesâcid ve medâris ve zevâyâdır. Müntesibîni, umum mü’minlerdir. Nizamnamesi, Sünen-i Ahmediyedir (asm), kanunu, evâmir ve nevâhî-i şer’iyedir.
Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfâ, havf-ı riyâdandır. Farzda riyâ yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır.
İttihadın hedef ve maksadı, o kadar uzun, münşaib, muhit ve merakiz ve maabid-i İslâmiyeyi birbirine rapt ettiren bir silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarîk-i terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevk etmektir.
Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husûmeti ise, cehalet ve zaruret ve nifak’adır. Gayr-ı müslimler emin olsunlar ki, bu ittihadımız, bu üç sıfata hücumdur. Gayr-ı müslime karşı hareketimiz iknâdır; zira, onları medenî biliriz. Ve İslâmiyeti mahbup ve ulvî göstermektir; zira onları munsıf zannediyoruz.
Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebîye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dahil olanlar, onları taklit edip çıkmazlar.
İttihad-ı Muhammedînin (asm) ittihad-ı İslâm meslek ve hakikatini, enzâr-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa, etsin; cevaba hazırız.
“Cihanın bütün aslanlarının bağlandıkları bir zinciri, hilekâr bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır?” (Farsça ibare)
Divân-ı Harb-i Örfî, s. 67
***
Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır.
Mektûbat, Hakikat Çekirdekleri, s. 452
***
Ben kusurlu fehmimle şu zamanda, heyet-i içtimaiye-i İslâmiyeyi, çok çark ve dolapları bulunan bir fabrika suretinde tasavvur ediyorum. O fabrikanın bir çarkı geri kalsa, yahut bir arkadaşı olan başka bir çarka tecavüz etse, makinenin mihanikiyeti bozulur. Onun için, ittihad-ı İslâmın tam zamanı gelmeye başlıyor. Birbirinizin şahsî kusurlarına bakmamak gerektir.
Hutbe-i Şamiye, s. 62-65

LÛGATÇE:

tarîk-i Muhammedî: Peygamberimizin (asm) yolu, sünneti.
ittihad-ı İslâm: İslâm birliği.
Bahr-i Umman: Umman denizi, büyük deniz.
ittihad-ı Muhammedî: Süheyl Paşa, Mehmed Sadık, Ferik Rıza Paşa, Derviş Vahdeti ve arkadaşları tarafından İstanbul’da 5 Nisan 1909 tarihinde kurulan bir cemiyet.
cihet-i vahdet: Birlik bağı.
tevhid-i İlâhî: Allah’ın birliğine iman ve O’ndan başka ilâh olmadığını tasdik etme.
peymân: Yemin, and, kasem.
encümen: Belli konuları görüşmek üzere toplanan meclis, cemiyet.
mesâcid: Mescidler.
medâris: Medreseler.
zevâyâ: Zâviyeler.
müntesibîn: Müntesipler, bağlanmışlar.
nizamname: Kanunların uygulanması konusunda ayrıntılı noktalar ihtivâ eden ve bakanlar kurulunca kararlaştırılan kaideler bütünü, tüzük.
Sünen-i Ahmediye: Peygamberimizin (asm) sünneti, ahlâk ve yaşayışı.
evâmir ve nevâhî-i şer’iye: Dinin emir ve yasakları.
ittihad: Birleşme, birlik.
ihfâ: Saklamak, gizlemek.
havf-ı riyâ: Gösteriş korkusu.

Said Nursi

Aziz Yoldaşım

Mukaddime 'Oku, Anla ve Yaz!'  - Peki, nasıl okuyayım? Nasıl anlayayım? Nasıl yazayım? 'Yaratan Rabb’inin adıyla Oku, y aratan R...