17. April 2016

Yeryüzünün halifesi İnsan

ALLAH’ın halifesi olarak hizmet etme görevi ve sorumluluğu vardır insanın. Peki bunun farkında mıdır?

İlk insan Hazret-i Adem ile başlayarak insanlık tarihi boyunca bütün insanlığa adaleti ve iyiliği yayma sorumluluğunun farkında olan, imana ermiş, Yaratıcısının iradesine teslim olmuş şuurlu Müslümanlar, yaratılış gayesinin en önemli direklerinden biri olarak yeryüzünü ifsad değil, ihya etme vazifesi ile görevlendirilmiştir.

ALLAH celle celaluhu ve celle şanuhu dünyada Halifelik görevini insana vereceğini şöyle bildiriyor:"Ben yeryüzünde (hükümlerimi yerine getirecek)  ona sahip çıkacak bir halife, bir insan yaratacağım!" (Bakara/30)

Diğer bir Ayet-i Kerime’de Davud Aleyhisselam’a şöyle buyuruyor:"Ey Davud! Seni [bir Peygamber ve böylece] yeryüzündeki halifemiz kıldık: öyleyse insanlar arasında adaletle hükmet, boş arzu ve heveslere uyma." (Sad/26)

Özetle, ALLAH celle celaluhu insanı yarattı, ona halife olarak yeryüzünde bir sorumluluk verdi. Tevhidi, Vahdeti, Adaleti, İyiliği insanlar arasında yaymak ve bununla birlikte yeryüzüne bütün insanlığın muhtac olduğu huzuru ve barışı sağlamak. Peygamberlerin en önemli görevlerinden bir tanesi de  insanlara bunu hatırlatmak olmuştur.

Günümüzde yaşanan terör olaylarının İslam’la ve Müslümanlar’la uzaktan yakından ilgisi yoktur, zira İslam’ın ve Müslümanlar’ın sorumluluk sahibi insanlar olarak görevleri,kötülüğü  yaymak değil, iyiliği emretmekdünya ve ahiretini kaybettirmek değil, en hayrlı olanı kazandırmakbütün insanlığa zulüm etmek değil, insanlığın özlediği adaleti sağlamakbölünüp parçalanarak tefrikaya düşmek değil, bir ve beraber olarak vahdeti hedeflemekyeryüzündeki imkanları talan etmek ve yıkmak değil, imar ve muhafaza etmekkaos üretmek değil huzura vesile olmak.

Rabbimiz Tevhid etrafında Vahdet ile toplanmayı, ve bununla birlikte Rahmetine ve Merhametine ermeyi bizlere nasip eylesin.

8. Januar 2016

Ruhunuzu hissedin

ömür dediğimiz bir nefes gibidir
nefes alır nefes veririz
dünyaya geldiğimiz gibi dünyadan göçeriz
gün olur ağlar gün olur güleriz
ruhumuza söz geçirmek isteriz
nafile o yerinde durmaz
o bilir hayat fani
hisseder yerinde duramaz, kıpır kıpır
hasret kalır En yüce Dost'a, özlem duyar
dinlenir, yaratılış gayesini idrak ettikçe
secdeye vardığında özgürleşir sanki
Yaratan'a yakın olduğunu bilir
derin derin dalar, denize dalar gibi

hiç düşünmez mi insan,
ruhuna zulm eder durur
bile bile üzer mi hiç akleden
elini koy kalbine bir düşün
bir oku, içini, bak ona gönül gözüyle
ve dinle can kulağıyla, sırlara er
oku o ruhu sana Verenin adıyla
ki anla, anla ve yaşa,
yaşarken de unutma, onu sana veren ALLAH var.
ruhunu ihmal etme, onu ALLAH'tan mahrum eyleme

bak sana hitab ediyor ruhun,
seni biliyor, tanıyor, bırakmıyor
seni sarıyor, çünkü o da bir parçası
senin ve imtihanın bir parçası
ruh bedensiz, beden ruhsuz yapamıyor
yoldaş olarak yürüyorlar beraberce

ve işte gidiyorsunuz O'na
el ele verdiniz
gönülleriniz bir
ruh ve beden tebessüm ile
vuslat vaktine adım adım
elbet sabrın sonu selamet
AŞK olsun
SEVGi dolsun
şükürler olsun
KAVUŞTURAN'a hamd olsun

Aziz Yoldaşım

Mukaddime 'Oku, Anla ve Yaz!'  - Peki, nasıl okuyayım? Nasıl anlayayım? Nasıl yazayım? 'Yaratan Rabb’inin adıyla Oku, y aratan R...