24. Mai 2012

İman-Emânet-İmtihan İlişkisi

İman kelimesi ile emânet kelimesi aynı kökü paylaşan, birbiriyle çok yakın anlam ilişkileri olan iki kavramdır. İman sahibine mü'min denir ki, bir anlamı da emânet taşıyan kişi demektir. İman sahibi kişi, yani mü'min, hem inandığı gücün sağladığı güvenin içinde emin olan; hem de kendisi başkalarına güven veren demektir. Emânetin lügat mânâsı "eminlik", "birisine koruması için bırakılan şey." Eminliğin zıddı, hıyânet; yani, emâneti korumamak, onu emânet edenin değil de, kendi nefsinin arzu ettiği gibi harcamak. Emânet, irâde sahibine verilir. "Ben" diyebilmek büyük bir nimet olduğu gibi, müthiş de bir imtihan. Sonu zâlim ve câhil olmaya çıkabilecek bir çetin soru. İşte gökler, yer ve dağlar bu "ene" imtihanından, yani "ben" demekten sakınmışlar... 

Bu ön bilgiden sonra, bu konuyu bir kac örnek ile ele alalim:
Yasadigimiz toplumda, bir insanin sahip oldugu bir cok seyi "bu benimdir" diyerek sahiplenmesi fitrat geregi olsa bile, üzerinde durulmasi gereken konu, insanin sahip oldugu seyin bir emanet olarak verilmis olmasidir. Zira, insana verilen her ne var ise, Halikimiz (yaraticimiz) olan yüceler yücesi Rabbimizin (cc) insana bir ikramidir, ve dünya üzerinde gecicidir. Ölüm ile noktalanan dünya hayatinda insan, emanetlere müdahele sansini da ayni zamanda kaybetmektedir. Kisacasi her bir emanetin takvimi ölüme kadar islemektedir. Bu takvimin ne zaman sona erdigi ise bilinmemektedir. Emanetin ne denli bir imtihan oldugunu anlamamiz icin, ölümün her an gelebilecegini tefekkür ederek sorumluluklarimizi Mü'min (IMAN eden), yani Emanet tasiyan olarak, her yeni günde hatirlamamiz gerekmektedir. 

Emanet noktasinda öncelikli düsünmemiz gereken mesele, ALLAH'in bizlere sectigi yasam bicimi olan, ALLAH'a teslimiyet meselesidir (Islam). Bu yasam bicimine kayitsiz sartsiz teslim olmus (sahitlik etmis) IMAN sahipleri, bu emaneti yüklenmis demektir. Hakeza, ALLAH'in bizlere indirdigi mubarek Kur-an'i, ve gönderdigi sevgili Peygamberimiz'i (asm) de bir kilavuz, bir rehber olarak kabul etmemiz kacinilmaz bir sarttir. 

Islam dairesine girmis, emaneti yüklenmis (IMAN etmis) ve bu dairede kendisine nasil hareket edilecegi teblig edilmis Mü'min bundan sonraki hak talebinde, yani sahip oldugu ev, esya, es, is gibi meselelerde alemlerin Rabbi olan ALLAH'a (cc) danismak ve O'nun emirleri ve yasaklarina riayet etmekle yükümlüdür, pratikte de gönderilmis Elci'ye (asm) uymak durumundadir.

Bu vesileyle, Rasulullah (asm)'in hayatina baktigimizda, emanetin ne denli hassas bir nokta oldugunu her defasinda müsahede ediyoruz. Mal paylasiminda (miras), aile hukukunda, komsuluk iliskilerinde, ticaret, insan haklari, özgürlükler, vs. Insan hayatini ilgilendiren her konuda Rasulullah (asm) bu emanete Kur'an destekli vurgu yapmis, sahabelerine bu emanetin kutsal ve vazgecilmez oldugunu ögretmistir. 

Unutmayalim ki, ALLAH (cc) emanet edendir, yani el-Mü'min'dir, ve bu emanete sahip cikilmasi icin en hayirli insan olan, tüm alemlere rahmet olan, Habibini (asm) insanlara göndermistir.

Onda (asm) bizim icin, ALLAH'a kavusmayi, ahiret gününe kavusmayi umanlar icin, ve ALLAH'i cok zikredenler icin, ALLAH'a hayatinin her alaninda teslim olanlar icin, güzel bir örnek vardir. (Ahzab/21)
Recep ve Saban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına kavuştur. Ya ALLAH...

Aziz Yoldaşım

Mukaddime 'Oku, Anla ve Yaz!'  - Peki, nasıl okuyayım? Nasıl anlayayım? Nasıl yazayım? 'Yaratan Rabb’inin adıyla Oku, y aratan R...