- Peki, nasıl okuyayım? Nasıl anlayayım? Nasıl yazayım?
'Yaratan Rabb’inin adıyla Oku, yaratan Rabb’inin adıyla anla ve yaratan Rabb’inin adıyla yaz!
- Ama, ne için? Hangi amaçla?
Tüm kainatın yaratıcısı ve yegane sahibi, Rabb'in olan Allah tarafından gönderilen, yaratılışa ve hayata dair ne varsa, ayet ayet, sûre sûre muhatap olacağın
bu kitabı, yani Kuran-ı Kerim'i, güzelce anlamak, zihnine nakşetmek, hayatına
yansıtmak ve başkalarına tebliğ etmek amacıyla oku, anla ve yaz!
- Okurken, anlarken, yazarken nelere dikkat etmeliyim?
Bâtıl değerler, sahte ilâhlar adına değil; onların
rızası için, onların istediği doğrultuda değil; yalnızca Rabb’inin
adıyla Oku, Anla ve Yaz!
(Alak Suresinden ilham alınarak)
İnsanlık tarihi
boyunca bizlere emanet edilmiş tüm değerlerin özeti durumunda
olan Aziz Yoldaşım, yani Kuran-ı Kerim. Efendimize (asm) indiği
Kadir Gecesinden itibaren, o kadar güncel ve taze ki.
Ve sen, Efendimiz,
aleyhisselatu vesselam, o vahyin seçilmiş, övülmüş Elçisi, tüm
alemlere Rahmet Peygamberi. Seni Rabbimiz Kuran-ı Keriminde nasıl
övdüyse, seni öyle övüyoruz. Salat sana, selam sana ya
Rasulullah. Selam olsun tüm resul ve nebilere.
Velhamdulillahirabbilalemin
el Fatiha
Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdulillahi Rabbil alemin er rahmanirrahim meliki yevmiddin, iyya kenabudu ve iyya kenestaiyn, ihdinessıratel mustakim, sıratalleziyne en amte aleyhim, gayril mabudu aleyhim ve leddallin. Amin
Elhamdulillahi Rabbil alemin er rahmanirrahim meliki yevmiddin, iyya kenabudu ve iyya kenestaiyn, ihdinessıratel mustakim, sıratalleziyne en amte aleyhim, gayril mabudu aleyhim ve leddallin. Amin
Duvar yazıları
Duvarlara yazılan
mesajları hepimiz çok iyi biliyoruz. Şehrin sokaklarında
yürüdüğümüz zaman evlerin duvarlarında yazılanları fark
ediyor, okuyoruz. Ve bu yazılanların kimlere ait olduğunu az çok
tahmin edebiliyoruz. Verilen mesajları anlamak pek zor olmuyor, kısa
ve öz, bir slogan oluyor genelde. İşte buna benzer kısa ve öz
mesajlar, oturma odamızda duvarımızı süslüyordu. Zihnimize
yerleşen bu sözler, bir tablo şeklinde, alt alta yazılı tam
anlamıyla bir manifesto tarzında, her baktığımızda ahlak ve
maneviyatımızı destekleyecek nitelik ve kalitede tavsiyelerde
bulunuyordu.
Peki ne yazıyordu
bu tablo içerisinde?
"Dost istersen
Allah yeter."
"Yârân istersen Kur'ân yeter."
"Mal istersen kanaat yeter."
"Düşman istersen nefis yeter."
"Nasihat istersen ölüm yeter." (Kaynak Risale-i Nur)
"Yârân istersen Kur'ân yeter."
"Mal istersen kanaat yeter."
"Düşman istersen nefis yeter."
"Nasihat istersen ölüm yeter." (Kaynak Risale-i Nur)
Bir tabloda Mekke,
bir tabloda Lafzatullah, oturma odamız Kabenin şubesi bir mescid
gibiydi. Böyle bir evde, hassasiyeti yüksek birer anne babanın
evladı olmak, nasıl bir mutluluk ve huzur veriyordu. Yıllar sonra
hatırası bile bu kadar canlı duruyor, zihnimde ve kalbimde.
Gül Bahçesi
Bir annenin veya bir
babanın okuma yazmaları olmayabilir, hiç okul görmemiş
olabilirler. Ancak bu, onların kocaman yürekleriyle okumadıkları
veya yazmadıkları anlamına gelmez. Bilakis, onların okuması ve
yazması destan niteliğindedir. Onlar, İslamdan aldıkları ilhamı,
özellikle de İslam alimlerinden dinleyerek öğrendiklerini
çocuklarına aktarmaları takdire şayandır. Böyle bir annenin ve
babanın evladı olarak daha küçük yaşlarda bir İslam aile okulu
içerisinde bulunduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. İçerikler
belki çok geniş kapsamlı değildi. Ama ne hikmetse çok sağlam ve
kalıcı bir tesir bırakıyordu bende. Yıllar sonra 6 kitaplık
Aile Okulı diye bir eseri çocuklarıma ders niteliğinde
okuduğumda, aile okulunun kitapsız halinin farklı bir zamanda bana
da uygulandığını keşfedecektim.
Marifetullah’tan
Muhabbetullah’a giden yol
Günler ardı sıra
geçiyor, aylar, yıllar geride kalıyor. Her yeni bir günde,
yerlerden ve göklerden, zerreden kürreye, geniş bir yelpazeden,
süzülerek gelen ayetler konuyor önümüze. Ve biz bu ayetleri
okumakla mükellef, her bir ayeti, bir hediye paketi açar gibi, açıp
açıp okuyoruz, Rabbimizin OKU emrine riayet ederek. Şükürler
olsun, sonsuz şükürler olsun ki, nefes alıyoruz, her nefesi alıp
vermemizde bir şükür duası gönderiyoruz. Bize hayat veren
Rabbimize, verdiği nimetlerden dolayı hamd ediyoruz. Allah'ın
yarattığı, akıl ve irade verdiği, OKU ve ANLA dediği, insan
olmanın farkındalığını düşündükçe, hamd etmenin ne kadar
güzel bir duygu olduğunu daha iyi anlıyoruz. Sadece bu duygu ile
yaşamak o kadar çok mutluluk veriyor ki. Marifetullah'tan
Muhabbetullah'a bir kapı aralanıyor. Sonsuz sevgilerin, sonsuz
muhabbetlerin ahiret yurduna geçişine hazırlık yapılıyor.
Kainat’a baktıkça, Allah’ı tanıyor, Allah’ı tanıdıkça
daha çok seviyor, Allah’ı sevdikçe daha çok şükür ediyoruz.
Celle celaluhu ve celle şanuhu.
İnsan olmanın
ayrıcalığı
Dünya hayatı bir
çok bölümden oluşuyor. Bu bölümlere bakıldığında, önce
çocukluk, sonra gençlik, sonra yaşlılık bölümleri bir dizi
film gibi akıp gidiyor. Ne var ki, çocuklukta yaşadıklarımız
gençliğimizde, gençliğimizde yaşadıklarımız yaşlılığımızda
zihnimizde güzel anılar olarak kalıyor. Çocukluğumuzda olduğu
gibi, gençliğimizde de keşifler yapıyor, dünya hayatını
tanımaya, dünyaya geliş sebebini ve gayesini araştırıyoruz.
Doğruları yanlışlardan ayırıp, hayatımıza bir anlam vermek
için uğraşıyoruz. Görüyoruz ve anlıyoruz ki, dünya sadece bir
geçiş diyarı, bir durak, bir mola yeri. Aslolan Ahiret yurduna
hazırlık. Bu hazırlıkları yapmak için çaba gerekiyor, gayret
istiyor.
Hep birlikte,
Allah’ın yeryüzüne uzatmış olduğu Kur’an ipine ama tümüne
sımsıkı sarılın; sakın ondan ayrılmayın! Allah’ın size
olan nîmetini hatırlayın: Hani birbirinize düşman idiniz fakat
Allah kalplerinizi kaynaştırıp birleştirdi de, O’nun nîmeti
sayesinde hepiniz kardeş oldunuz. Ve hani, ateş dolu bir uçurumun
tam kenarında idiniz de, Allah sizi oradan kurtardı.
İşte Allah, öğüt
alıp doğru yolu bulasınız diye ayetlerini size böyle açıkça
bildiriyor.
Fakat düzensiz, başıboş ve dağınık bir toplum bu hedefleri gerçekleştiremez. Öyleyse:
Fakat düzensiz, başıboş ve dağınık bir toplum bu hedefleri gerçekleştiremez. Öyleyse:
İçinizden,
insanlığı hayra çağıran, Kur’an’ın ortaya koyduğu
evrensel adâlet ölçüleri çerçevesinde iyiliği emreden ve
kötülükleri önlemeye çalışan yönetme ve yönlendirme
yetkisine sahip bir topluluk bulunsun. İşte gerçek anlamda
mutluluğa ve kurtuluşa erenler, bunlardır.
Eğer bu görevi yerine getirmeyecek olursanız, sizden öncekilerin başına gelen felâketler, sizin de başınıza gelebilir. O hâlde; Sakın ola ki, kendilerine hakîkati tüm berraklığıyla gösteren Tevrat, İncil ve Kur’an gibi apaçık belgeler gelmesine rağmen ayrılığa düşüp dağılanlar gibi olmayın!
(Al-i İmran 103-105)
Eğer bu görevi yerine getirmeyecek olursanız, sizden öncekilerin başına gelen felâketler, sizin de başınıza gelebilir. O hâlde; Sakın ola ki, kendilerine hakîkati tüm berraklığıyla gösteren Tevrat, İncil ve Kur’an gibi apaçık belgeler gelmesine rağmen ayrılığa düşüp dağılanlar gibi olmayın!
(Al-i İmran 103-105)
Birlikten kuvvet
doğar, birlikte bereket vardır. İnsanlığın genelde,
Müslümanların da özelde topyekun kurtuluşu, sorumluluk sahibi
bir topluluk olmalarından geçiyor. İslam, yani yeryüzünde barışı
tesis ve temin etme görevi genelde her insana, özelde ise
Müslümanlara verilmiştir.
Allah'ın rızasını
kazanmak için önce birbirimizi Allah için seveceğiz, ne yapıyor
isek, ne söylüyor isek, ALLAH'ın rızasını kazanmak icin
yapacağız, söyleyecegiz. Herhangi bir ard niyet olmadan, samimi ve
saf duygularla maddi ve manevi tüm bilgilerimizi, birikimlerimizi
paylaşacağız. İyilikleri emredeceğiz, kötülükten uzak
tutacağız, ancak o zaman gerçek manada iman etmiş olacağız ve
imandan elde ettiğimiz lezzeti tadacağız.
Efendimiz (sav) ne de güzel ifade buyurmuşlar
Efendimiz (sav) ne de güzel ifade buyurmuşlar
Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız. (Müslim)