Üzücü olaylarla dolu aylar, günler geçirdik, geçiriyoruz.
Ihanetin kol gezdiği, terörün zirve yaptığı günlerin ardı arkası kesilmiyor. Nice
ocaklara ateş düşüyor Türkiye’de. Asker, polis, sivil demeden saldıran vahşiler,
dayandıkları sapık zihniyetlerinin, zalim iktidarların uşakları olmuşlar, şuursuzca,
ahlaksızca, gözü dönmüş bir şekilde saldırmaya devam ediyorlar. Insanlık tarihi
boyunca sayısız kavimler, hükümdarlar, yeryüzünde fitne ve fesada kalkışmışlar,
hükümlerini ve iktidarlarını korumak adına masum insanları her türlü işkence ve
katliama tabi tutmuşlar. Tüm alemlerin Rabbi olan ALLAH celle celaluhu, Kuran-i
Keriminde, sapıklığa, adaletsizliğe, zulme meydan okurcasına, bütün insanlığı bu
konuda uyarıyor. Ad ve Semud kavimleri
gibi kavimlerin, Karun, Firavun ve Haman gibi hükümdarların neden helak edildiğini
anlatıyor Ankebut Suresinde:
Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Oturdukları
yurtlarından, onların başına neler geldiğini anlamışsınızdır. Şeytan, şeytan
tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler onlara yaptıkları işleri süsleyip
güzel göstermişti. Onları doğru yoldan, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymuş,
Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellemişti. Oysa onlar da, hakkı
bâtıldan ayırıp görebilecek, anlayabilecek durumdaydılar. (Ankebut Suresi 38. Ayet)
Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun Mûsâ
onlara apaçık deliller, mucizelerle gelmişti. Onlar ülkede, yeryüzünde büyüklük
taslamışlar ve zorbalık ve diktatörlük ederek iktidarda kalmışlardı. Halbuki
onlar da azâbımızdan kurtulacak değillerdi. (Ankebut Suresi 39. Ayet)
Onlardan her birini, günahları sebebiyle cezalandırdık. Bir
kısmının üzerine görevli, taş savuran rüzgârlar estirdik. Bir kısımın işini
şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe bitirdi. Bir kısmını yerin dibine
batırdık. Bir kısmını da boğduk. Allah onlara zulmetmiş olmadı. Fakat onlar
birbirlerine zulmetmeyi, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri,
Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellemeyi, kendilerine yazık
etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. (Ankebut Suresi 40. Ayet)
Bütün bu anlatılanlar tüm insanlığa ibretlik birer ders, özellikle
de kavimlere ve hükümdarlara bir uyarı olarak sunuluyor. Yeryüzünü ifsada devam
eden zalimler, hainler ve katiller bu uyarıları dikkate almayabilirler, ama
Muntakim olan ALLAH celle şanuhu buyuruyor ki:
Sakın Allah’ı, senin davetini engelliyen, sana ve mü’minlere
baskı ve işkence yapan, Allah’ın dinine mânî olan zâlimlerin yaptıklarından
habersiz sanma. Allah onların cezalarını, korkudan gözlerin belereceği bir güne
erteliyor. (Ibrahim Suresi 42. Ayet)
Öyleyse gelin, hep birlikte O’nun ipine sarılalım ki,
kurtuluşa erelim. Tek kurtuluş, yerlerin ve göklerin Rabbi, hükmün Sahibi, ALLAH’a
teslim olmaktır. Bir Mü’min asla ümitsiz olmaz. Her ne yaşanırsa yaşansın, bu zor
günler elbet bitecek, karanlıklardan aydınlığa çıktığımız günler gelecek inşaALLAH.
Bunun müjdesini de Mü’min kullarına veriyor Rabbimiz:
Düşmana karşı zaaf göstermeyin, gevşemeyin, mağlup olduk
diye mahzun da olmayın. Hâlâ siz yüce, üstün kişilersiniz. Siz samimi mü’minler
olduğunuz sürece, sonunda galip geleceksiniz. (Al-i Imran Suresi 139. Ayet)